Aralık; yılın en sessiz sayfasıdır bana göre. Soğuk sokaklar, erkenden çöken karanlık, evde geçirilen akşamlar… Dışarıda rüzgâr, içeride sıcacık çay, kahve kokusu… Bir yıl daha bitiyor; kimimiz için yoğunluk, kimimiz için umut bırakıyor. Aralık; biraz geçip giden ayların hüznü, biraz da yeni başlangıçların hevesidir…
Yaşlı bir aydır Aralık; ayların en bilgesi, en tecrübelisidir. Gizemdir Aralık; konuşmaz, anlatmaz, içinde saklar olanı biteni… Vedadır Aralık; koca yıla, yaşanmış onca günlere ve aylara. Bir daha geri dönmeyeceğini bilmenin hüznüdür… Sezen Aksu’nun “Son Bakış” şarkısıdır.
İnsan; seçim yapan bir varlıktır bilirsiniz ve her seçim aynı anda bir vazgeçiştir. Sartre’a göre özgürlük ağırdır; çünkü seçtiğin anda, seçmediklerinin yasını da tutarsın. Bir seçimin ardından, seçmediklerimizin ihtimali yapışır yakamıza. Başka türlü bir karar verseydim daha mı iyi, daha mı güzel, daha mı mutlu olurdum?
Bakmayın siz her yeni yıla coşkuyla, gürültüyle ve patırtıyla girdiğimize; içimizde, geceleri uyutmayan bir ağırlık göğsümüzün orta yerinde durur. Ara-lık kapının önünde dururuz öylece; içeride kim olduğumuzla, dışarıda kim olacağımız arasındaki dar boğazdır işte orası. Elimiz geçer, omzumuz geçer, vücudumuz geçer ama kalbimiz bazen sığmaz o kapıya.
Kapıları kapatmak, mekânı terk etmek değildir bazen. Asıl terk edilen, orada bıraktığımız ihtimallerdir. “Olabilir” dediğimiz her şey, menteşenin arasında kalbimizi sıkıştırır. İnsanın beyniyle kalbinin arada kalmasına benzer bu durum. Çünkü beyin kapanış ister, kalp ihtimali sever.
Orpheus, Eurydike’yi yeraltından kurtarırken tek bir şarta uymak zorundaydı: arkasına bakmamak. Tam kapıya gelmişken dayanamadı ve baktı. Çünkü bazı kapılar, tam kapanırken insanı geri çağırır.
Kapanmak üzere olan kapıya bakmadan geçemez yürek; kaybettiğini son bir kez görmek ister. Ara-lık ayı da işte son kez baktığımız o kapıdır. Yaşanılan her şey; olanlar, olmayanlar, umut edilenler, hayal kırıklığına dönüşenler… O aralık duran kapıdan bize son kez baktırır, bir yıl giderken.
Bir kış daha geçireceğiz; ardından bakakaldığımız günlerin, ayların tekrar gelmeyeceğini bilmenin buz gibi soğuğuyla üşüyerek ve her şeye rağmen ümitlerimizin ateşinde ısınarak…
Mevsim kış; siz yine de çayınızı, kahvenizi, ümitlerinizi ve yüreğinizi soğutmayın…
Sevgiyle…