Gülseren KAYA/YAZAR
Konuşmak, insan ilişkilerinin en önemli unsurlarından birisidir.
Konuşmak, mutluluğunu, hüznünü paylaşmak, düşüncelerini, dertlerini anlatabilmek hatta anlatmak...
Kafanızı dolduran, sizi meşgul eden, en önemlisi ise içinden çıkamadığınız şeyleri anlatabilmenin verdiği huzuru, hazzı düşünebiliyor musunuz?
Hele bir de sizi gönüllü olarak gerçekten dinlemek isteyen birisi varsa.
Bazen sessizce bir tarafı dinleyen oluruz, bazen de heyecanla birbirimize anlatırız olayları, yaşanmışlıkları, yenilikleri.
Sohbet, bence bir nevi düşünce alışverişi… Peki, anlaşılmak?
Birisi tarafından anlaşılmanın değeri, hiçbir şeyle ödenemez.
Karşımızdaki kişi ile konuşurken sergilediğimiz üslubumuz, sohbetin gidişatını belirler. Kelimeleri üslubumuza göre içgüdüsel seçip söyleriz ve sergilediğimiz üslup da sonuçta ruhumuzun zarafetini belirler.
Kelimeleri bir araya getirip cümlelerimizi kurmaya çalışırken esasta gözlerin iletişime geçmesi önemlidir.
Söylenecekler, bazen ağır geldiğinde onları dile getirmek kolay olmaz, söylenemez.
Sözler biriktiğinde dili susturan, lal eden söylenemeyenlerin ağırlığından kaynaklanan çaresizliktir. Gelir, büyük bir kaya gibi çöker sesimizin üzerine, kelimeler bir harfini bile kımıldatamaz. Kalakalırız öylece, çaresizce.
BAKIŞLARLA ANLAŞMA
Birbirimize sözlerle anlatamadıklarımızı, keşke gözlerimiz anlatabilseydi!
Gözler konuşsa, bakışlar hatta yüzdeki çizgiler dile gelseydi, mimikler anlatabilseydi, sözlere sığdıramadıklarımızı.
Konuşmadan, bakışarak anlaşmanın bir yolunu bulabilseydik, keşke kelimeleri cümlelere dönüştürebilseydi, gözlerdeki mana dolu bakışlarımız!
Gözleri okumanın, bakışları anlayabilmenin okullarda dersi olsaydı keşke!
Bakışlarla anlaşma dersi.
BİR ANLAYANIMIZ OLSA
Söyleyemediklerimizi anlayabilen kimse yoktur, olsa da bu istisnai bir durum olarak kabul edilir.
Keşke herkesin en azından bir anlayanı olsaydı hayatında! Herkesin bir ruh ikizi olasılığının olduğu gibi…
Yazgısal bir bağ olsaydı, ikisinin arasında, anlaşılma bağı.
Maalesef bu, ruh ikizinin olduğuna inanıp karşılaşmanın mümkünlüğüne inanmamak gibi bir şey… Var ama yok gibi bir çelişki.
KENDİ İÇ SESİNİ DİNLEMEK
İşte bu yüzden çoğumuzun dilinde “Kimse beni anlamıyor.” türküsü dolanıp dururuz, ara ara bende buna dâhil olurum.
Ta ki bizi anlayan birine rastlama umudumuzun kıvılcımı sönene kadar.
“Sesimi kimse duymuyor, kimse beni anlamıyor.” diye hayıflanan ben, zamanla öğrendim ki duyulması gereken tek şey, kendi iç sesini dinlemektir. Belki de aradığımız gerçekler orada yatıyor.
Biraz sitemkâr bir yazı oldu, affola.