Nurten UYANIK/YAZAR
Büyüyecekti. Hayalleri vardı her çocuk gibi.
Yedi kişilik bir ailenin ferdiydi. Türkiye’den gelirken otobüs mola verdiğinde Amasya’da yediği şeftalinin tüylü hâlini ve tadını hiç unutmuyordu.
Yazdırıldığı okulda, Yabancılar Sınıfı diye adlandırılan, hemen hemen her ülkeden bir çocuğun bulunduğu, öğretmeninin Almanca konuştuğu sınıfa şaşkın ve ürkek bakarken ilk işinin Almancayı öğrenmek olduğunu anladı.
Vatandaşlarının dilini bilmediği bir ülkede, köyünden çok uzaklarda yabancı bir hayatı yaşayacaktı.
Bir yerlerden başlaması gerektiği düşüncesini nakşediyordu çocuk beynine. Gemide tayfa olarak çalışan, hiç tanıma fırsatı bulup tanıyamadığı babasının kendisine ve ailesine kurduğu bir hayatın dönüm noktasıydı burası.
ŞEKER ANA
Bodrum katında, yukarı bakıldığında camın önünden geçenlerin sadece ayaklarını gördüğü, üç odalı bir evde yedi kişi yaşıyorlardı. Köyünde tüm kapılar açık durur, annesinin eline verdiği bir parça ekmeği özgürce oynarken, koşarken huzurla yediğini hatırladı.
Burası nasıldı böyle? Kafes gibi. Annesinin kendisine aldığı mandolini getirmişti, hayalleri arasında saz çalmak da vardı.
İlk tanıştığı komşuları Mersinli bir aileydi, küçük kızlarının lakabı Şeker Ana’ydı. Artık onun bu yabancısı olduğu memlekette, çıkmaz sokaktaki parkta birlikte masa tenisi oynayabileceği Şeker Ana’sı vardı.
Biliyordu, tek tanıdığı, sevdiği erkek Kadife Dede’si de yoktu artık, onu buraya gelmeden evvel uğurlamıştı yıldızların arasına.
Burası onun yaşaması gerekenleri yaşamak zorunda olduğu hayatının ilk rotasız yol kesimiydi.
Yolunuz hep güzelliklere çıksın!