Songül Şahin


TÜRKİYE VE ALMANYA’NIN MÜLTECİ ALMA POLİTİKASI

TÜRKİYE VE ALMANYA’NIN MÜLTECİ ALMA POLİTİKASI


Dünya üzerindeki mülteciler azalmadan üstüne şimdi de Ukraynalılar eklendi. Artık daha çok mülteci var. Bizler de bu kafileye karışır mıyız? Belirsiz. Zira Üçüncü Dünya Savaşı’ndan çokça söz ediliyor. Umudumuz tabii ki savaşın olmamasından yana. Dünyanın kendisine ait olan kara parçası uğruna yıllardır savaşıp duruldu. Dünyayı daha tanımadan onun altına giren milyonlar oldu. Yetmedi, hâlâ savaşıp duruluyor. Bu düzenin ölü bir parçası olmak istemeyen milyonlarca kişi, bugünlerde yine başka ülkelere gidiyor. Almanya ve Türkiye göç için yıllardır tercih edilen ülkelerden. Amaçları, konumları farklı ama kaderleri bu konuda aynı olan bu iki ülke mültecileri ne şekilde kabul ediyor? Aralarındaki farklılıklar, fazlalıklar ve eksiklikler neler?
ALMANYA’DA GENEL MÜLTECİ ALIMI
Almanya’da mülteci alımı “Federal Göç ve Mülteciler Dairesi” adı altında çalışmalarını sürdürüyor. Hemen her şehirde, bu daireye bağlı mülteci kampları var. Bu kamplar, devlet kontrolü altında çalışmalarını sürdürüyor. Almanya’da mülteci süreci şu şekilde işliyor:
Mülteci olarak kişi karakola veya bildiği mülteci kayıt yerine gider. Gittiği yer polis ise polis tarafından mülteci kayıt yerine bırakılır veya gönderilir. Kişi, buralarda ad ve soyad gibi temel kayıtlar alındıktan sonra en yakın mülteci kampına yollanır. İlk kampta altı hafta arası kalınır. Burada tekrar kayıt edilir ve ona ikametgâh sayılacak belge verilir. İkametgâh yeri bu kamptır. Ailelere, kadınlara ve erkeklere ayrı binalarda oda verilir. Günde üç öğün yemek verilir. Ramazan’da Müslümanlar için yemek saatleri değiştirilir. Kayıttan sonraki ilk gün, ilk tıbbi müdahale yapılır ve kişinin kronik hastalığı, kullandığı düzenli ilaçlar kayıt altına alınır. Almanya’ya yürüyerek mi, uçakla mı, otobüsle mi geldiği yol mülakatı mahkemesi adı altında öğrenilir ve kayıt altına alınır. Kampa giriş tarihinden itibaren her iki haftada bir harçlık verilir. Bu yöntem ile devlet, kimin nerede kayıtlı bulunduğundan haberdar olur. İlk kamptaki genel incelemelerden sonra mülteci, ikinci kampa yollanır. Her iki kampta da Almanca dil kursu hizmeti verilir. İnceleme sonuçları ikinci kampta verilir ve böylece kimlerin kalacağı, kimlerin yollanacağı açıklanır. Kalanlara çalışma izni ve artık kendilerine ait eve girme hakkı verilir.
TÜRKİYE’DE DURUM
Saçı sakalı birbirine karışmış biçimde mülteciler grup hâlinde Türkiye’nin içine dalar. Hastalanıp hastaneye gidince, birini öldürüp karakola gidince ya da kendilerinden birileri öldürülünce kayıt altına alınır.
İKİ ÜLKE ARASINDAKİ FARKLAR VE SEBEPLERİ
Almanya yıllardır mülteci alıyor. Sadece belirli bir ülkeden değil, Fas, Cezayir, Rusya Afrika, Irak, Suriye ve Türkiye gibi daha onlarca ülkeden. Türkiye ise bu konuda daha çok yeni. Aradaki fark bu yüzden çok fazla. Bu yeni durumu en kısa sürede kontrol altına alabilmek büyük profesyonellik gerektirir. Bu profesyonellik süreci uzadıkça yerli halk ve yeni halk arasında büyük uyuşmazlıklar çıkar. Örneğin devletin eksik olduğu her yerde halk kendini sorumlu hisseder. Bu sorumluluğun bedelini kişi ya hapishaneye girmekle ya da kendi canını kaybederek öder.  
“Benim vergimle muayene oluyorsun.” gibi söylemler ortaya çıkar. Oysaki hesap soracak yer devlet kurumu olmalıdır. Aynı zamanda mülteci de kayıt altına alınmadığından kendini başına buyruk hisseder. “Her istediğini yapabilirim.” düşüncesine sahip olur. Bu düşüncenin sonucunda büyük bedel öder veya ödetir. Karşılıklı olarak gerçekleşen tecavüzler, ölümlerle birlikte nefret hisleri çoğalır durur. Profesyonellik boşluğu ne kadar erken doldurulursa otomatik olarak halk da o kadar hızlı şekilde devlet işerinden ellerini çeker. Ayrıca “Türkiye’de profesyonellik eksiği var.” diye halkın kendini devlet yerine koyması veya yok sayması kabul edilir bir durum değildir. Görülen eksiklikler polis ve devlet kurumuna ihbar edilmeli.
Almanya’da suç işleyen yurt dışı edilir. Bunu bilen mülteci dikkatli davranır, yerli vatandaş ise suç durumunda polise ihbar eder. Almanya’da onlarca ırk birbiri ile yıllardır sevgi saygı içinde hareket ediyorsa bunun sebebi halkın, devletin gösterdiği yoldan yürümesidir. Ne mültecinin hakkı fazla olmalı yerli halktan ne de yerli halkın hakkı mülteciden fazla olmalı. Aksi durumda ikisi için de haksızlık ortaya çıkar.
Almanya’yla her konuda iş birliği yapan Türkiye’nin bu konuda da iş birliği yapması Türkiye’nin yararına olur.
 
 
 
 

 

Adıyaman

02.05.2024

  • İMSAK 03:51
  • GÜNEŞ 05:23
  • ÖĞLE 12:29
  • İKİNDİ 16:16
  • AKŞAM 19:25
  • YATSI 20:51

"Cinsel İstismar Yardım Hattı 10. Yılını Kutluyor: On Yıl Boyunca Dinlemek ve Yardım Etmek"

"Hamburg-Uhlenhorst'ta Irkçı Saldırı: Tanık Aranıyor!"

"Hamburg'da Seçim Heyecanı Başlıyor: 'Seni Harekete Geçiren Şeyi Seç' Kampanyası Başladı"

O YAZIYOR, İNSANLAR YAŞIYOR: Barbaros Uzunöner'in Tiyatro Dünyasındaki Başarısı

Hamburg'da Yeşiller, İşçi Bayramında Güçlü Taleplerle Ses Getirdi: 14 Euro Asgari Ücret ve İşçi Hakları İçin Çağrı

Bağımlı ve Evsiz Kişilere Yönelik Hizmet Yapıları Güçleniyor: Repsoldstraße 27 Binası Satın Alındı