Songül Şahin


TÜRKİYEˋDE BİR GELENEK VE KÜLTÜR KAYBI

TÜRKİYEˋDE BİR GELENEK VE KÜLTÜR KAYBI



Kültür değişimi, özellikle yeni jenerasyon vasıtası ile olabilecek bir durum. Gönül ister ki bunun adı kültür gelişimi olsun fakat birazdan anlatacağım durum bir kayıp ile alakalı. Eminim, okuyan herkes farkına varacaktır. Birçok kişi değişikliği elbette fark etmiştir ama asıl kaç kişinin bunu kayıp olarak anladığı çok önemli. Anlatacağım konunun, Türkiye’yi daha sonra bir başka ülke ile karşılaştırdığımda daha iyi anlaşılacağından eminim.
Türkiye birçok ülkede mutfağı ile meşhurdur. Öyle ki bu durum artık deyimleşmiş, “Türk mutfağı” adını almış. Gerçekten lezzetli mutfağımız var. Öyle ki evde birçok çeşit yemek yapabilmemize rağmen dışarıda yemeğe para harcamaktan zevk alırız çünkü her şey çok lezzetli.
Türkiye’de yediğimiz yemeğin tadını ancak bir daha oraya gidişimizde bulabiliriz. Türkiye’dekiler ne kadar farkında bilinmez belki ama yurt dışından gelen biri karşılaştırma yapabileceği için bu gerçeğin hızlıca farkına varır. En azından birçoğu farkına varır. Bana göre yine ancak yurt dışından insanların fark edeceği bir durum daha var çünkü yurt içindeki insanlardan bu konuda pek yorum ve eleştiri duymadım veya şahit olmadım.
KÜÇÜK PORSİYONLAR
Anlatmak istediğim konu işte bu başlık. Porsiyonların küçülmesi ve ona eşlik eden suyun, salatanın ve çayın kayboluşu. Eskiden iskender aldığımızda kocaman bir tabak gelirdi, yanında büyük bir salata, su ve başka mezeler olurdu. Şimdi İskender küçülmüş, su paralı, salata ve mezeler artık yok. Daha fazla paraya daha az yeniliyor. Evet, kriz var. Fiyatlar yükseltiliyor ama neden minik porsiyon? Peynirli poğaçaya rakip olan döner alınsa tabakta önce yağından, kenarından yeniliyor ki çabuk bitmesin. Fiyatı yükseldi tamam ama bu minik porsiyonlar ne alaka? İşte bu alakasız olan şey bugün benim anlatmaya çalıştığım yok olan kültür. Eskiden bunlar varken de işletme sahipleri para kazanıyordu yani bu, bir tasarruf değildi. Şimdi neden yok edildi? Her yerde Z kuşağı eleştiriliyor. Önceki kuşak hâlbuki ne var ne yok yok ediyor. Z Kuşağı yiyemiyor, içemiyor. Cimrilik öğretiliyor, Ali Cengiz oyunları öğretiliyor. Her kuşak, önce kendi aynasına bakmalı. “Z Kuşağı oy kullanmasın.” diyene kadar “Z Kuşağı’na ne yaptık?” demek daha anlamlı olur. Ellerinden her şeyini aldığımız bir mağdur bir kuşak var. Z Kuşağı doymuyor mesela. Cepleri boş zaten ama harçlık alanlar bile doymuyor. Her şey küçülmüş. Simit, poğaça döner, İskender ve tabii ki insanlık. İnsanlık küçülmese kat be kat fiyat artırılmasına rağmen yemek gramları küçülmezdi.
Geçen gün şarkıcı Sıla’nın Instagram hesabında gördüm, balık yiyor. Sipariş önünde kısa video yapmış, hamsileri ile gurur duya duya bağırıyor. Kendisine elbette afiyet olsun ama tabağına bakıp “Ah zavallı” demekten kendimi alıkoyamadım. Saysak yedi, bilemedin en fazla sekiz hamsiden oluşan bir porsiyon. Tüm porsiyonlar küçülmüş, fiyat artırımına rağmen.  Bu küçük porsiyonlar bana göre kültür kaybı ama ekonomiyi bahane edip buna sebep olanları kendi adıma kınıyorum. Resmen bir ülkenin geçmiş ile bağı koparılıyor. “Ekonomik kriz var.” diye böylesi bahaneler bulmak helal kazanç değildir. Bereket gider. Bereket toplum olarak giderse isterseniz bir kuzu etine bir sürü parasını kazanın yine fayda etmez. Erzurum gibi bir yerde sokaklarda boşa akan yüzlerce çeşme varken çeyrek litre su veriliyor, aynı fiyata. Resmen yeni bir evre. Hem Kültürde hem rezalette. Eskiden masalarda hazır mis gibi dağ suyu olurdu. Çay bile neredeyse likör bardağında verilecek. Yakında zaten o da yeni bir hâl alır. Minicik bardakta geliyor artık çay. Bu art niyetle beraber yemeklerdeki tüm lezzetler neredeyse yok olmuş. Ben eski simidin, poğaçanın tadını bulamadım mesela. Simit yerken canım istedi resmen. 
TÜRKİYE YUNANİSTAN ARASINDAKİ FARK
Yunanistan on seneden fazladır ekonomik krizde. Türkiye’den çok daha kötü zamanlar da geçirdi ama kendinden, kültüründen ödün vermedi. Evet, fiyatlar yükseldi ama porsiyonları yine de büyük hatta yarım porsiyon var çünkü tam porsiyon gerçekten dopdolu. Hamsi gelsin sofraya, bizim dört porsiyonumuz. Bazı yerlerde salatalar işletmeden, sular onlardan. Üstelik görsel olarak da çok daha dikkat ediliyor. Biz de dürümlerin arasına düzgün et koyulmuyor. Simidin tadı aynı değil, artık içinden hangi malzeme alındığını bilmiyorum. Bir an önce hem zam yapma hem porsiyon küçültme aynı anda olmasa birazcık daha bereketli olur her şey. Aslında bu işin adı bana göre yağmalama. Ekonomik kriz büyük bir şey tabii ki ama bazı değerlerimizi çiğnemeyelim. Bu tarihin insanından bahsedildi mi bırakın insanlar içinden "Vay be! Helal olsun." desin. Bu şekilde devam edilirse insanlardan nasıl bahsedileceğini tahmin edemiyorum. Bu devir araştırılacak ileride çünkü eski ile yeni arasında çok büyük bir kopukluk var. İki tür insan oluştu bana göre. Ondan dolayı tarihe ne kadar adap ve insanlık bırakırsak o kadar iyi olur.
Yurt dışından sorunlarınıza dokunan bir gazeteyiz. Burada okuduğunuz şeyleri kendi hayatınızda sadece gözlemlemeniz yeterli. Gözlemlemek parasız yani hâlâ parasız şeyler var. Kıymetini bilin. Ben kendi adıma size birçok kişinin farkında olmadığını düşündüğüm sorunları sizler için dile getirmeye çalışıyorum. Yurt dışından gelen biri şu an istediği kadar o minik porsiyonlardan yer ama önemli olan Türkiye’deki insanların yiyememesi ve bir kültürün kayboluşu. Avrupa’dakiler her şeyi doyana kadar yiyor. Neden siz de yemeyesiniz? Üstelik sizin orada doymadan kalktığınız sofradan da doyarak kalkıyorlar. Bana göre bu acı bir durum. Belki ileride ekonomi düzelir ama kaybolan o gelenek geri gelmez. Bunun farkından olmakta büyük fayda var. O kadar eli açık, cömert olarak bilinen bir toplumun kültür kaybı yaşaması acı bir durum. Lütfen, bundan sonra yemek yemeye giderken dikkat edin porsiyonlara! Eskiden böyle miydi?
Sevgiler.
 
 

 

Adıyaman

02.05.2024

  • İMSAK 03:51
  • GÜNEŞ 05:23
  • ÖĞLE 12:29
  • İKİNDİ 16:16
  • AKŞAM 19:25
  • YATSI 20:51

O YAZIYOR, İNSANLAR YAŞIYOR: Barbaros Uzunöner'in Tiyatro Dünyasındaki Başarısı

Hamburg'da Yeşiller, İşçi Bayramında Güçlü Taleplerle Ses Getirdi: 14 Euro Asgari Ücret ve İşçi Hakları İçin Çağrı

Bağımlı ve Evsiz Kişilere Yönelik Hizmet Yapıları Güçleniyor: Repsoldstraße 27 Binası Satın Alındı

"Kedi ve Köpek Mamaları Sektöründe Bir İlk: PETFA Derneği Kuruldu!"

"Hamburg Bezirks Yönetiminden Yeni İş Kampanyası: İnsanlara Yakın İşler!"

Zeugenaufruf nach Aussetzung eines Säuglings in Hamburg-Langenhorn