Bazen haberleri izlerken, dünyanın aslında ne kadar küçük ama acılarımızın ne kadar büyük olduğunu fark ediyorum. Ekranda patlayan bombalar, ağlayan çocuklar, yıkılmış evler… Ve ben, Ayşe Örücü Deniz, kendi evimde güvenle otururken içimde büyük bir utanç ve çaresizlik hissediyorum. Çünkü bu savaşlar ve terör artık insanlığa yakışmıyor.
Çocukken bana dünya, masmavi gökyüzü ve yemyeşil tarlalardan ibaret gibi gelirdi. İnsanların kavga etmediği, herkesin birbirine yardım ettiği bir dünya hayal ederdim. Ama büyüdükçe öğrendim ki insanlık çoğu zaman kendi gölgesinde kayboluyor. Bugün süren savaşların çoğu aslında tamamen gereksiz. Petrol için, çıkar için, güç için, hırs ve öfke için… Olan ise masum insanlara, geleceği elinden alınan çocuklara oluyor.
Bazen kendi kendime soruyorum: “Bu savaş kimin savaşı? Kim kazanıyor?”
Bir göç yolunda annesini kaybeden küçük bir çocuk mu kazanıyor?
Bombaların altında titreyen yaşlı bir kadın mı?
Hayır… Kazanan yok. Sadece kayıplar var. Sadece sessizlik, yas ve yıkım var.
Oysa biz insanlar, birlikte yaşamak için yaratıldık. Paylaşmak, üretmek, iyileştirmek varken neden yok etmeyi seçiyoruz? Savaş için harcanan milyarlar aç çocuklara yemek, kurak topraklara su, hastalıklara çare olabilirdi. Ama biz hâlâ silahları, bombaları, şiddeti seçiyoruz.
Ben, Ayşe Örücü Deniz, artık başka bir dünyanın hayalini kuruyorum. İnsanların birbirine düşman değil dost olduğu; savaşların tarihe karıştığı; çocukların sadece oyun oynamayı bildiği bir dünya…
Ve biliyorum, bu hayal sadece bana değil, hepimize ait. Çünkü bu sessizlik sürdükçe savaşın çarkı dönmeye devam edecek.
O yüzden buradan herkese sesleniyorum:
Bugün barış için konuşma zamanı.
Bugün haksız savaşlara “Hayır!” deme zamanı.
Bugün korkunun, sessizliğin ve umutsuzluğun zincirlerini kırma zamanı.
Çünkü biz sustukça savaşlar büyüyor. Ama hep birlikte sesimizi yükseltirsek, belki bir gün insanlık kendi gölgesinden çıkacak.