Emel YILMAZ

Tarih: 02.10.2023 14:09

PARANIN ESİRİ OLMAK!..

Facebook Twitter Linked-in

 

Şu hayatta maddiyat o kadar çok önemli olmuş ki, hemen hemen herkes hayatın en üst sırasına bunu yerleştirmiş ve maneviyattan çok uzakta yaşayıp hayatını bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Aslında çabalayıp bocalıyor ve çoğu zaman da doğru nefes bile almayı unutuyor...

Kadınlar her 5 senede bir evindeki eşyalarını yenilerken, mutfağını, çamaşırlarını, estetiğini, çocuklarının eskilerini, bilgisayarını, cep telefonunu, marka eşyalarını değiştirmek ister. Hatta eşinin yeni otomobil alma hevesi bile vardır. Tabi bir de memleketteki akrabaların eksikleri ile problemleri hiç bitmez ve bu liste böyle uzar gider...

Haftada bir eğlence mekanlarında harcanılan paralar ve ay sonu gelmeden biten maaşlar. Hiç hesaba katılmadan sonrasında çıkan tartışmalar, fuzuli harcamalar ile biten, giden ve unutulan doğrular. Farkında mıyız ama kapitalist bir sistemin parçası olmuş gidiyor hatta sürünüyoruz. Peki gerçekten de 'ihtiyacımız var mı buna' diye de düşünmüyoruz. Çünkü her birimiz ayrı ayrı ama az ama çok kendimizde maddiyat içeren ihtiyaçları eksik görüp bunun üzerine ağırlık koymaktayız. Bizler genelde her şeyin para üzerine kurulu olduğunu düşünürüz, ama gerçekte bunun böyle olmadığını iç dünyamız, ruhumuz bilir ama bizler göz ardı ederiz. Maddiyat eksikliğini görmek bizlere daha cazip gelir ve hep daha fazla isteriz, isteriz yine isteriz. Peki ama gerçekten ihtiyacımız var mı buna yada bunlara?

BENCE YOK!.. DAHA DOĞRUSU VAR AMA YOK...

Aslında ihtiyacımız var çünkü, hayatta var olan bir denge vardır. Bu dengede tutulmazsa bir sürü bozukluklar, hastalıklar ve daha neler ortaya çıkar neler... Bizler bu dengeyi çoğu zaman koruyamıyor yada başaramıyoruz. Neden mi? Çünkü, bilinçsiz yaşıyoruz.

"Denge" dediğimiz şey aslında maddiyat ve maneviyat üzerine kurulan çoğu unsurlardan bir tanesidir. Örneğin; sevginin saygı üzerine kurulu olması gibi, toprağın su ile bir olursa ancak verimli olabilmesi gibi. Yada kadın ve erkeğin birbirini tamamlaması, dağların aslında görünürde olduğu kadar değil de yerin altında da olduğu gibi. İyilik ne kadar var ise, kötülük de bir o kadar vardır. Nasıl insan doğumunun olduğu gibiyse ölümünün de olması gibi. Kısacası her şey 'denge' üzerine kuruludur. Ama bizler çoğu zaman maddiyata daha fazla ağırlık veriyoruz. Maneviyattan çok uzakta yaşıyor ve dengeyi kuramıyoruz. Belki de yanlış yerlerde 'Denge' kurmaya çalışıyoruz. Bunu bazen, barlarda, gazinolarda yada başkalarının hayatlarında...

Psikolojik olarak var olan bir boşluğu doldurma çabasına girdiğimiz zaman istek duyduğumuz şeyler genelde maddiyat içerikli oluyor. Maalesef bunu bilinçsiz bir şekilde yapıyoruz. Hiçbirimiz kendi kendimize sormuyoruz; 'Parasız nasıl huzurlu yada mutlu olabilirim' diye… Var olan ruhumuza gıda vermeyi genelde maddiyatta arıyoruz ve buda maalesef bizi bir zaman sonra doyurmuyor.

Hep daha fazlasına yöneliyoruz ve asıl olan şeyin maneviyatta olduğunu göz ardı ediyoruz. Ruhumuzun dengede durma ihtiyacı olduğundan, ağırlığın bir tarafı eksik kalıp ve bundan mütevellit bulamadığı bir şeyleri üretip kendimizi mutlu olduğumuza inandırmaya çalışıyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki, o eksik olan ihtiyaç hissi hiç bitmemiş...

Parayla satın alınabilecek çok şeyler var hayatta. Ama ne yazık ki her birimiz zaman zaman ve ayrı ayrı aynı yanlışları tekrarlıyoruz. Satın alınamayacağı şeylerin aile, sağlık, huzur, dostluk, sadakat, insanlık ile alınamayacağını unutuyoruz. Bazen doğru nefes almakla başlayan yolculuğumuzun arada bir 'durmakla' devam ederken, maneviyatımızın içinde buluyoruz kendimizi. Durmak derken, kastim ölmek değil. Nefes alıp yaptığını bir düşünmek...

PEKİ NEFES ALMAK...

Ne kadar çok çalışırsak çalışalım, istekler ve arzular hiç bitmeyecek, ömür geçecek ama iş bitmeyecek. Hayatta doğru bir denge sağlayamazsak içimizde ki o boşluk ne yazık ki hiç dolmayacak. O boşluğu doldurmak içinde arada bir durmakta fayda var diyorum. Çoğu insanlar sadece yaşamayı çalışmaktan ibaret zannediyor. Kendine, ailesine, çocuklarına, hobilerine ve ibadetlerine vakit ayırmıyor sağlıklı beslenmiyor. Hep bir stres hep bir koşuşturmaca, uğraş ve buda yaşantımızın yüzeysel olduğunun apaçık ispatı ve yanlış bir hayat biçimidir. Ruhumuzun insani taraflarını unutmamak için bir durup dinlemek lazım diye düşünüyorum. Maalesef günümüzün insan ilişkileri maddiyat, çıkarcılık ve menfaat üzerine kurulu. İmaj, para nam, şan ve şöhret kime kalmış ki bizlere kalsın. Belki de bu yüzdendir o eskilerden kalmışlıklarımız... Eski bayram sevinçlerimiz, çat kapı gidebileceğimiz komşularımız bir fincan kahve içmek için uğradığımız 'Nermin' teyzelerimiz. Para ile bozulan insan ilişkilerimiz ve kişilikler.. Gelin hep beraber arada bir durmayı öğrenelim. Gelin şu fani dünyanda hep beraber arkamızda dua edecek 'İNSANLAR' bırakalım.

Lütfen Sevgiyle kalın olur mu, ama ASLA paranın esiri olmayın...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —