Bugün 5 Kasım. Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in ölümünün 15’inci yıl dönümü.
Türk siyasi hayatında, kusurları da olsa -hangimizin yok ki- örnek, yürekli, dürüst, namuslu, vatansever bir siyasetçi ve devlet adamıydı.
1950’li yıllarda başlayan Kıbrıs’ı Türklerden arındırma politikası karşısında, kendinden önceki devlet yöneticileri acizlik göstermişti. Bülent Ecevit ise bu duruma rıza göstermemiş ve Hükümet Ortağı Necmettin Erbakan ile Kıbrıs Türkü’nün 1974 yılında kurtarıcısı olan bir kahraman olmuştu aynı zamanda.
Hükümet ettiği son yıllarda, ülkede yaşanan ekonomik krizden etkilenen bir esnafın ayaklarının dibine attığı yazar kasadan ötürü hukuki bir kovuşturma açtırmayacak kadar ülke insanına hoşgörülü bir devlet adamı ve siyasetçiydi.
Bir de bugünlerle o günleri karşılaştırınız.
Bugün ülke yöneticilerine yazar kasa fırlatmayı bırakın, söz fırlatan 100 binin üzerinde genç, yaşlı, öğrenci Türk insanı mahkeme kapılarında sürünüyor.
KENDİSİNİ YAKINDAN TANIMIŞTIM
Bülent Ecevit’i çok yakından tanıma, kendisi ile uzun saatler konuşma ve de düşüncelerinden esinlenme şansına ulaşmıştım.
Bir konuşmamızda, hakkında dini duygularının zayıf olduğu konusundaki dedikodulara canı sıkılmış olacak ki “İmam hatip okullarının önemli bölümünü sanki biz açmadık.” demişti.
Doğru, o yıllarda açılan imam hatip okullarında öngörülen politika, Türk Müslüman’ının İslam dinini, eğitimli din adamlarından öğrenmesi amacını taşıyordu.
Gelin görünüz ki o okullardan çıkan çocuklar, sağ eksenli siyasi partiler tarafından ileri yıllarda siyaset alanına çekildi. O yıllarda, imam hatip okullarına giriş, sekiz yıl yani ortaokul öğreniminden sonraydı. 15 yaşından sonra aynanın karşısında saçlarını tarayan o kuşakların her şeye rağmen kindar bir gençlik olma durumu söz konusu değildi.
Bugünkü 4+4+4 eğitiminde, ilk 4 yıllık eğitimden sonra başlayan imam hatip eğitiminin farklı amaçlara yönelik olduğu bilinmekte, bu durum, yöneticilerin kendileri tarafından itiraf edilmekte ve söylenmektedir.
Bülent Ecevit, bilindiği gibi son yıllarını ağır hastalıklarla mücadele ederek geçirmişti.
Hastalık söz konusu olduğunda “Bugün ne oldum, deme. Yarın ne olacağım, de.” derler büyüklerimiz. Bu özdeyiş, bir tekerleme olmuştur.
2000’li yılların başlarında Bülent Ecevit’in hastalığının yükselmesi ve de beraberinde vücut hareket gücünün azalması ile alay edenlerin bugünkü sağlık durumlarına ben yine de üzülüyor ve “Allah kendilerine şifalar versin ve gelecek genel seçime sağlıklı gidebilsinler.” diyebiliyorum.
SİYASETTE NAMUS TİMSALİYDİ
Türk siyasi tarihi ve sahnesinden namus timsali olarak geçip izler bırakan Bülent Ecevit üzerine inanıyorum ki bugün “Z kuşağı” diye adlandırılan çocuklarımız araştırma yapacaktır. Böylece ülkemizin tekrar düzlüğe çıkması için bugünkü ülke yöneticilerinden değil, onun siyaset ve devlet yönetim biçiminden dersler alacaktır. Sahip çıkacakları Atatürk İlkeleri ile ileride ülkemizin kendi kendine yetme, demokrasi, insan hakları, laiklik, çağdaş dünya ile bütünleşme ve milli ekonomi alanlarında istikrara kavuşmasında Bülent Ecevit’in düşüncelerinden yararlanacaktır.
Bülent Ecevit ile 1980’li yıllarda, siyasi yasaklı olduğu günlerde Oran’daki evinde, Hamburg Üniversitesi Konuk Evinde, Bremen’de gecenin geç saatlerinde bir otel lobisinde, Almanya’da Schleswig-Holstein Eyalet Parlamentosu SPD Grubu Toplantısında, Kiel Belediye Sarayında ve de Orta Avrupa ülke kentlerinde, siyasi görüşlerine gönül vermiş bir grup arkadaşımız ile birlikte görüşme yaptık. O görüşmelerimizde aldığım notlarımı başka yazılarımda sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
1980’li yılların başlarında Cebeci Cezaevi ile Askeri Dil Okulu’nda tutulduğu dönemlerde, adına bastırmış olduğu antetli kağıtlar üzerinde “Siz Türkiye’dekilere göre daha özgürsünüz.” ifadesiyle istek ve ricalarını sıraladığı yazılarını, eşi Rahşan Hanım, çantasında dışarı çıkarıp adresime gönderirdi. Ad yazılmayan bu mektuplarda, Bülent Ecevit’in yapılması gerekenlerle ilgili isteklerini arkadaşlarımla paylaşırdım. Onun isteklerini günün siyasal ortamı ve yaşamının risklerine rağmen ülkemizin bir an önce demokratik ayarlarına dönmesi için yerine getirmeye çalışırdık.
Ruhu şad olsun.