Mustafa Remzi Özbadem


MEHMET AMCA ADINA...

Mehmet amca 79 yaşında, yıllarca sanayi bölgesinde çalışmışlığının verdiği etki ile önce belinden, sonrasında da dizlerinden problem yaşamış.


Mehmet amca 79 yaşında, yıllarca sanayi bölgesinde çalışmışlığının verdiği etki ile önce belinden, sonrasında da dizlerinden problem yaşamış. O yüzden hem doğrulamıyor, hem de topallıyor. Ama o kırık ege şivesine arada kattığı Almanca kelimeler ile sohbetine doyum olmuyor. Ağzında sarma sigarası, gözleri sisli dağlar gibi buğulanmış. Babam ben küçükken öldü. Anam ile yalnız kaldık bir başımıza. Çok çektik biz çok. Almanya yolu açılınca atıverdik kendimizi bu Deutschland eline. Biraz para biriktirip ev yapacaktık anam ile köyde. İki inek, birkaç da küçükbaş. Yeterdi o bize diye düşündük. Ama.. Sigaradan derin bir nefes. Gözler dolmuş muydu biraz nedir bilmem boğazı da gıcıklanmış gibi oldu bir anda.
- Ee biriktirebildin mi Mehmet amca o parayı?
- Biriktirmem mi gavurun senedini? Hemi de kaç ev, tarla, hayvan parası. Ama biraz daha fazla, biraz daha diye diye direnince, zamanında dönmedik memlekete. Topladığım paranın küçük bir kısmı ile, büyük bir mezar yaptırdım anama. Ama yine de sığmadı bir buçuk metrelik anam mezarına. Dar geldi ona o mezar. Bana da zindan oldu. Kalan ile de istemedim ev mev yaptırmak. Kalamadım oralarda. Anam geldi hep aklıma. Yalnız bıraktım da öldü diye hayıflandım hep kendi kendime. Ve ceza verdim kendime. Geri döndüm anlayacağın sevmediğim vatana. Anlayacağın alaman Mehmet olduk yeğen. Bir nefes daha çekti. Yetmedi bir daha. Ama ikincisi daha da derindi. Belli ki çok derinlere indi yüreği. Nefes alamadı oralarda.

- Yenge ne diyor bu arada? Yani bu yad ellerde yaşamaya? Özlemiyor mu vatanını, köyünü, ailesini, akrabalarını? Ailesi yok muydu köyde?

- Ne desin kadıncağız? Anam da sensin, atam da sen. Senin yattığın yer yerim, yurdum, yatağım dedi. O da öleli 3 sene oldu zaten. Benden 8 yaş küçük idi ama dayanamadı hastalığa. Benden önce aldı, gitti cennetine. Ama kesin çok üzülmüştür beni yalnız bıraktı diye.
- Bu nasıl bir aşk? Onun üzülmüş olabilme ihtimaline üzülmüş Mehmet amca. Gözleri yine doldu Mehmet amcamın. Hatta gözünde çağlayan gözyaşları görmeyeyim diye hafif yan dönüp gizliden sildi gözyaşlarını. 80 yaşına dayanmış bu koca çınar bir küçük çocuktu sanki.
- Ee be Mehmet amcam... Oldu mu şimdi bu yaptığın? Ağlamayı sevmem ama. Başlar ise durduramam gözyaşları mı, kaçar giderim ki başladı bile...
Bir dakika kadar süren o suskunluk anında bakmadık birbirimizin yüzüne, konuşmadık. Konuşamadık belki de. Anlaşılmasın diye ağladığımız ikimizde iki küs arkadaş gibi sırtımızı döndük birbirimize. Çünkü kurumalıydı o yaşlar. Ama izi durur hep yerinde. Bilir misiniz ki hüzünlü, acılı anlarda akan gözyaşı çürütür çiçeklerin yapraklarını eğer üzerine düşer ise. Çünkü o an akan zehirdir yaşanmışlıkların.
Devam etti amcam; çoluk, çocuk, torun torba artık buralı evlat. Gel desen gelmiyorlar, git desen duymuyorlar. Yaşlı olan benim ama beni unutanlar onlar. Sorsan çok seviyorlar. Ama yoklar...
- Birden durdu Mehmet amca. Kaşlarını da sanki birine kızmış gibi çatıp; Ayıp etti benim hanım bana. Beni bırakıp gitti böyle erken erken. Bendim büyük olan. Bende idi o sıra.
Mehmet amcanın ki kızgınlık değildi aslında. Eşini o kadar sevmişti ki, gitmesinin yalnızlığı boğmuştu onu. Özledim diyemediği için bu tepkiyi veriyordu. Ona ait olan tüm sevgilileri erken gitmişler, yalnız bırakmışlar yani. Önce anası, sonra hayat arkadaşı.
Ve devam etti; Halbuki yok mudur çaresi bu yalnız gidişlerin? Eşler istiyorlar ise eğer geceden uyusalar da sabaha beraber terk etseler bu dünyayı temiz temiz. Çok çekmeden, çektirmeden...
- Var mı evlat?
- Var mı evlat?
İşte bu soru beni tam kitlemişti. Yutkunamadım bile. O an "empati" beni kitlemişti. Anam, babam olmuşlardı bir an.
"Yok Mehmet amca" diyemedim...
Yok da aslında. O şimdi yalnız kaldı buralarda. Olan çoluk, çocuk, torun torba kendilerinden kalırsa zaman, verecekler zamanlarının bir kısmını Mehmet amcaya. Akıllarına gelir ise o da. Gelmesin de artık.
Son kaleler.
Mehmet amcalar, Ayşe teyzeler. Onlar da binip gidince o gemiye huzur gelecek tüm köylere. Çünkü kendi topraklarında yan yana gelecekler. Çiçekler açacak üzerlerinde. Arılar o çiçeklerden alacak özlerini. Kuşlar cıvıl cıvıl ötecek baş uçlarında. İşte o anın hasreti o yalnız kalanların gözlerinde. Huzur ile yatacaklar bir iki metrekarelik yerde. Üstlerinde bir avuç toprakları ile. Kimse onları hatırlamasa da…
Mehmet amca mı? Mehmet Amca pandemide öldü. koronadan değil. Kalp krizi demişler. Gece yıkanıyor. Sallama çayını içiyor bir tane. Yani o bile "sallama" oluyor son kalemde. Bitiremiyor hatta o sallamasını.
Uyuyor sonra.
Ve.
Ve hala uyuyor.
Yolu açık olsun Mehmet amca…

Nese
1.12.2023 04:39:14
Babamı hatırlattın be Dostum Oda 1968 senesinde benimle beraber gelmişti bu Gurbete Hep aynı hayaller 1 Ev Yüreğine sağlık

Adıyaman

16.07.2025

  • İMSAK 03:28
  • GÜNEŞ 05:11
  • ÖĞLE 12:38
  • İKİNDİ 16:30
  • AKŞAM 19:55
  • YATSI 21:31

Almanya'da mahkeme, Filistin asıllı İngiliz doktora getirilen faaliyet yasağını hukuka aykırı buldu

Schwentinental’de Ağır Yaralama Soruşturması: Polis Şüpheliyi Arıyor

Kiel Eyalet Meclisi'nde İzinsiz Protesto Sonlandırıldı: Sekiz Gözaltı

Hamburg Eyalet Parlamentosu 16 Temmuz’da Toplanıyor: Gündemde Ortak Kira Sözleşmeleri, İşsizlik Kuponları ve Okullarda Din

Hamburg’da 2025 Mezuniyet Başarıları Açıklandı: Abitur Not Ortalaması 2,35

Hamburg’dan Şiddet Mağdurlarına Destek: Ortak Kira Sözleşmesinden Kolay Çıkış Talebi