Hazır cennet sana yaratılmış iken bu rahatlık nedir?
Dini ritüelde yazılıp, anlatılan, bilinen en iyi anlatım ile:
Âdem’in (babanın) cıvık topraktan yaratılışı, ona bir ruhun üflenmesi ve günümüz feminist kadınlarının hoşuna gitmeyecek tabir ile — ardından kadının, yani Havva annenin, Âdem’in kaburga kemiğinden yaradılışı.
Ve cennet ayaklarının altında.
Hali hazırda ortalıkta bulunan uzuvların yapraklar yardımı ile gizlenmesiyle; o saklanması gereken, ayıp olan, yeri geldiğinde kullanılması gereken özelin önemi bir şekilde akıllara da yazılmış oluyor. Sonrasında;
İlk gözlemleme,
İlk dokunma,
İlk koklama,
İlk tadım.
Her ürüne bedava ve anında erişim varken, Havva annemizin kendilerine yasaklanmış olan meyveye ulaşma isteği ve bunun için eşine yönelmesi. Ya da baskılaması. Bu istek nasıl bir konuşma ile iletildi bilemem ama aşağı yukarı bir tahminde bulunabilirim. Meyveye yönelen ellerin kameralardan kaçamaması, Âdem babanın yakalanışı ve “Büyük Yaratıcı” karşısındaki ilk duruşması.
İlk suç.
Ben çok utanırdım doğrusu. Sonsuz bir imkanlar ortamı. Hızlı, kaliteli. Hem de sadece ağaya değil, herkese beleş olanından. Ama eş durumundan dolayı “en büyüğün karşısında bir sevda uğruna” ifadedesin. Ama affeden, affeder yine. Eve gelince (ev kavramı da var ise; kimden, neden, ne gizlenecekse bilemem), yapılan bir konuşma. Belki kısa bir;
İlk tartışma.
Bazen ilk olan, arkasından tekrarları doğurur. Kaşır ya da… Havva annemizin o meyveye ulaşma isteği, Âdem babamızın işlediği ikinci girişiminin bir sürgün ile sonuçlanmasına sebep olur. Yani cennete bir süreliğine veda.
İlk sürgün.
Dünyaya kesilen ilk biletler. Dünyaya alışma süreci. Hazırın bittiği, “ne kadar ekmek, o kadar köfte” yaşam tarzı. Bulduğunu yeme zamanı. Sonrası, vücutta yeni olan her şeye olan tepkimeler. Tende birbirini tanıma anları.
İlk dokunuş,
İlk...
İlk bebek.
Doğumu, yetişmesi bir uğraşı. İlk olduğu için, konu hakkında bir deneyim olmadığı için Allah tarafından görevlendirilmiş yardımcılar olmuştur kesin.
İlk “ebe” mesela.
(Şışşt! Bazı sesleri duyar gibiyim. Ayıp!)
Doğan çocukların büyümesi ve öğrenimleri. Ortak yaşam ortamı, ortak besin zincirlerinden faydalanma, aynı ana, aynı baba. Ama farklı görüş, farklı anlayış, farklı karakterler.
Bir kadın için yapılan ilk girişim ile gelen cennetten atılma, sonrasında yine bir başka kadın için işlenen; bir kardeşin diğerini öldürmesi ile sonuçlanan o:
İlk cinayet..!
Kabil’in ellerinin kardeşinin kanı ile buluşması. Ayrılan yollar. Ayrı toplumlar. Toplumlar arası kavgalar. Ardından devletler, savaşlar, sınırlar, duvarlar, yasaklar, mahkûmiyetler, ticari savaşlar, ticari cinayetler.
Ler, ler, ler…
Kin, nefret, şeytan...
“İnsan nedir?” sorusuna ayrı bir yoldan, ayrı bir düşünce, ayrı bir anlatım ile “işte budur” diyebiliriz. Başlangıcın, sonucu işaret etmesi. Değişen dünyanın, değişmeyenleri; ölecek ya da öldürülecekler. Restore edilmek istenen dinler, kimlik değiştiren ülkeler, duruşunu değiştiren insanlar. Yanlarında insana benzemeye çalışan, iki ayakları üzerinde yürümeye çalışan köpekler, maymunlar. Konuşan kediler. “Yapay zekâ bize ne zaman tecavüz edecek?” korkusu ile gelişen çarpık teknoloji ve teknolojiyi silah üretmek zanneden insan. Kopan insani bağlar, yalnız bırakılmış, şizofren bireyler. Aşılar ile “mal” edilmiş beyinler. Kim, kime daha önce nükleer bomba atacak korkusu. Dünyanın bir ucundaki savaşlar bahane edilerek yoksullaştırılan insanların yanında, parasını hangi deliğe saklayacağını bilmeyen zır zenginler. Amerika, Rusya, Trump, Putin, TikTok, arabamın üstünde Kartal amblemi var diye devamlı silecekleri kaldıran ama sabahları beni görünce gülerek selam veren komşum, ona verecek bozuk param olmadığı için küfreden sokakta yaşayan kardeşim, yemeğini biraz geç verdiğim için beni tırmalayan kedim. Ve, ve, ve...
İlklerimizi hatırlayamadığımız, tekrarlarının bol olduğu dünyamıza hoş geldiniz! Biletlerinizin üzerindeki numaralara göre oturmanıza gerek yok. Boş bulduğunuz yerlere oturun. Rahat olun. Yolculuktan zevk almaya çalışın.
Cennetlerini arayanlar!
Ne olur ise olsun, hep;
Gülümseyin…