Ümit ERDOĞAN


İLİŞKİLER VE DUYGULAR

Bugün ki yazımızda yakın ilişkilerimizde duygularımızı sağlıklı bir şekilde açığa vurabiliyor muyuz? Yakınlarımıza karşı hissettiğimiz olumsuz duygularımızı yakınlarımıza yansıtamadığımızda bu duygulara ne oluyor? Yakınlarımızla kurduğumuz ilişkilerde duyguların sağlıklı bir şekilde yansıtılması ne kadar mümkün?


Bugün ki yazımızda yakın ilişkilerimizde duygularımızı sağlıklı bir şekilde açığa vurabiliyor muyuz? Yakınlarımıza karşı hissettiğimiz olumsuz duygularımızı yakınlarımıza yansıtamadığımızda bu duygulara ne oluyor? Yakınlarımızla kurduğumuz ilişkilerde duyguların sağlıklı bir şekilde yansıtılması ne kadar mümkün?

ANNE VE BEBEK ARASINDAKİ İLETİŞİM ÇOK ÖNEMLİ

Duygularımız, bizim neyi istediğimizi neyi istemediğimizi gerçekçi bir şekilde dışa vurur. Öncelikle duygularımızı doğduğumuz evin içinde, annemizle olan ilişkimizle öğreniriz. Dünyaya gelen bebeğin açlık, uyku, altının temizlenmesi, gazının olması vb. ihtiyaç ve sorunlarını giderebilmesi için ağlayarak anne ile iletişim kurar. Anne, bebeğin ağlamasını çözerek neye ihtiyacını olduğunu anlamaya çalışır. Başlarda normal bir ağlama tepkisi verirken bebek, annenin ihtiyaçlarını geciktirmesi sonucunda öfkeli bir şekilde ağlamaya devam eder. Anne ise bebeğiyle duygusal bağ kurarak bebeğin ağlamasından neye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışır. Anlaşılacağı üzere, bebeklik döneminde duygular doğrudan dürtüsel ihtiyaçlarla (açlık, uykusuzluk, altını temizleme, gazının olması, gürültü, yoğun ışık vb ) ilişkilidir. Ancak ilerleyen yaşlarda çocuk, anne ve baba kurallarını öğrenmeye başlıyor ve bu kurallara uyum sağlaması bekleniyor. Bebekken canının her istediğini yaptırmaya çalıştığı bir dönemden, anne, babanın kurallarını gözeterek fiziksel, duygusal ihtiyaçlarını ifade ettiği bir döneme geçmiştir artık. Örneğin; gün içinde çok fazla çikolata tüketmek isteyen bir çocuk buna annesinin izin vermeyeceğini bilir ve bu isteğini erteleyebilir artık. Burada sağlıklı müdahale; ne tamamen yasaklamak ne de her isteğini gerçekleştirmektir çocuğun. Ölçülü bir şekilde ihtiyacını gidermek ve fazlasının sağlığa zararlı olduğunu ifade ederek sınır koymak gerekebilir.

BEBEKLİKTEN ÇOCUKLUĞA GEÇİŞ ZAMANI EN HASSAS DÖNEM

Çocuk kendini ifade edecek bir ortam bulduğunda duygularını rahatlıkla ifade edebilir. Ama, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyen ve kendisini her ifade ettiğinde çocuğa kızan, azarlayan anne, babalar çocuğun duygusal gelişimine zarar verebiliyorlar. Çocuklar böyle bir evde duygularını ifade ederse anne, baba tarafından cezalandırılacağını düşüneceği için duygularını saklamayı öğrenebilir ya da duygularını ifade ederse anne, babanın sevgisini ilgisini kaybetme korkusunu yaşayabilir. Böyle bir evde kendi istekleri, arzuları çok önemsenmediği için değersizlik duyguları geliştirebilir. Aynı zamanda anne, babaya farkında olamadığı bir öfke duygusu besleyebilir. Değersizlik duyguları çocuğun arkadaşlık ilişkilerinde kendini gösterir. Kendisi değersiz olduğu için arkadaşları tarafından kabul edilmeyeceği ya da oyunlara alınmayacağı yönünde düşünceler oluşmaya başlar. Arkadaşları tarafından oyuna alınmadığında da zaten değersiz biri olduğu algısına sahip olduğu için bunu normal karşılayabilir. Böyle bir çocuk okulda öğretmenine soru sormakta zorluklar yaşar. Eğer fikrini ya da duygusunu belli ederse öğretmen tarafından azarlanabilir, cezalandırılabilir. Diğer bir duygu olan öfke duygusu da; sanki kaybolmuş gibi gözükmektedir. Çünkü, bu duygunun dışa vurumu kolay değildir. Belki anne, babayı daha çok kızdıracak ve cezalandıracak. O yüzden çocuk bu öfkeyi farkında olmadan saklar. Yeri geldiğinde de bu öfke duygusu açığa çıkar. Mesela anne, babaya olan öfke, anne ve babaya değil de kendisinden küçük kardeşlere gösterilebilir. Evdeki eşyaları kırabilir. Arkadaşlarına bu öfke yönelebilir ve şiddete dönüşebilir veya anne ve babanın kendisinden beklediklerini vermeyerek de öfkesini göstermiş olabilir (ödevlerini yapmamak, ders çalışmamak, odasını toplamamak vs). Kısacası, anne-babanın sert, baskıcı tutum ve görünümünden dolayı çocuk duygularını bastırır özellikle de öfke duygusunu ve bu çok dolaylı yollardan açığa çıkabilir. Aile içinde anne-babanın çocuğuna karşı tavrı, yaklaşımı çocuğun kendini ifade etmesinde önemli bir yeri tutar. Çocuklar, aile içinde bunları sezerler ve sezdikleri doğrultusunda duygularını yönetmeyi öğrenirler. Anne-babanın çocuğun duygularını nasıl karşıladıkları ve yanıtladıkları duygusal gelişiminde oldukça önemlidir.

ÇOCUĞUN YETİŞTİĞİ AİLE VE ARKADAŞ ORTAMINA DİKKAT ETMEK GEREKİR

Yetişkin biri, duygularını ifade ederken çocukluk döneminde öğrendikleriyle hareket etme eğilimi içindedir. Eğer baskıcı, sert ve anlaşılmayan bir evde büyüdüyse duyguları ifade etmek bir tehlike alametidir. Anne-babayı kızdırabilir ve ceza alabilir. Bu kişi, iş hayatında da yöneticilerini böyle algılayabilir. Mesela, kendisine sorumluluklarının dışında ekstra bir iş yüklendiğinde buna itiraz etmek zor gelir. Belki işten kovulacağını düşünebilir, belki çok beklediği terfiyi alamayacaktır. Yani çocukluğundaki gibi cezalandırılacaktır sanki. Bu nedenle kızgınlık duygusunu gizlemeye çalışabilir. Peki bu gizlediği kızgınlık duygusu yok mu olur? Büyük ihtimalle hayır. Kendisinden daha düşük mevkideki birilerini azarlayabilir, evde eşine ve çocuğuna yansıtabilir bu kızgınlık duygusunu. Dikkat edilirse, aile huzurunu ve mutluluğunu olumsuz etkileyebilen bir durum. Bu kişi de kendi çocuğunun duygusal gelişimine zarar verebilir. Evde çocuğun kendisiyle oyun oynamasını istemeyebilir ve çocuğu tersleyebilir. Yani bir kısır döngü sürüp gider.
Yetiştiği aile ortamı eleştirel ve kısıtlayıcı ise böyle bir ortamda çocuk, değersizlik duyguları geliştirebilir. Değersizlik duyguları, kişinin hayatını birçok yönden etkileyebilir. Hoşlandığı birinin kendisini sevmeyeceğini düşünür. Arkadaş grubu kendisini çoğunlukla bir organizasyon yaptıklarında çağırıyordur ama bir kez çağırmadığı durumunda sanki artık kendisini istemediklerini düşünebilir.
Yetiştiği aile ortamında kişi, isteklerini ve istemediği şeyleri ifade ettiği durumda olumsuz bir tepkiyle karşılaşırsa kişi neyi istediğini veya neyi istemediğini söylemekte zorlanabilir. Bu durum tanıdık bir ifadeyle karşımıza çıkar ‘hayır diyememek’. Arkadaş ortamında istemediği bir şeyi söylerse sanki ortamı bozan bir kişi gibi algılanacağı korkusuyla rahatsızlığını dile getiremez. Ama bu durum, içten içe kendisini rahatsız eder. Belki arkadaşlarına karşı öfke birikmesi olur ve aniden patlarsa en büyük korkusu ilişkilerinin bozulması kehaneti gerçek olur.

Kısacası; duygularımızla nasıl başa çıkacağımız aile içinde öğreniriz ve yetişkinlikte öğrendiklerimizi tekrar tekrar ederiz. Sağlıklı duygusal düzenleme becerileri olmayan kişiler sağlıklı ilişkiler kurmakta ciddi zorluklar yaşarlar. Bu durum, akademik hayatı, iş hayatını, aile ilişkilerini, romantik ilişkisini, arkadaşlık ilişkilerini önemli ölçüde etkiler. İçerde biriken öfke duygusu doğrudan açığa çıkamasa da farklı şekillerde kendini gösterebilir.

Sevgi ve saygılarımla,

Adıyaman

13.10.2024

  • İMSAK 05:06
  • GÜNEŞ 06:26
  • ÖĞLE 12:18
  • İKİNDİ 15:28
  • AKŞAM 18:00
  • YATSI 19:15

Stajyerin Kaldığı Dairede Uyuşturucu Deposu Bulundu - İki Şüpheli Yakalandı, Büyük Miktarda Uyuşturucu Ele Geçirildi

Peter Tschentscher, Hamburg'daki Eyalet Seçimlerinde SPD'nin Başbakan Adayı

Seçim Yarışı Başladı: DIE LINKE Parti Kongresi Seçim Programını Onayladı

Michel'de Sağlık Günü: İşsizler ve Düşük Gelirliler İçin Bilgilendirme ve Danışmanlık

Yeşiller, Ülkeler Arası Ulaşım Devrimi ve İnovasyon İçin Birleşiyor

'Unutulmayan Hatıralar: Hannover'deki Eski 'Yahudi Evi' için Anıt Tabela Açıldı'