Nurcan Bekar Utancık

Tarih: 17.07.2020 20:06

DEDİKODU

Facebook Twitter Linked-in


Günlük yaşantımızda başkalarının kişisel ve özel konularını konuşmayı ne çok seviyoruz. Birinin ardından, onun olumsuz yönlerini konuşmayı adeta meziyet ettik kendimize. Takıntı haline gelen sabit fikirlerimizi, sanki herkes onlara katılmak zorundaymış gibi dayattık anlamsızca. Hâlbuki dostluk kavramı ile dedikodu arasında bir sınır olduğunu, kesin bir şekilde kavramalıyız.
 
Konuşmaya ve cevap vermeye layık olmayan insanların, acımasız eleştirilerine ne kadar da incindik. Onlar için masum veya  suçlu olmamızın zaten pek bir önemi de yoktu. İyi niyetli sefil insanlar! Kendilerince iki lafın belini kırıyorlardı, dedikodu yaparken.
 
Hakkınızda konuşan hiçbir insan, size önceki gibi görünmez. Samimi gülüşler, güven kokan konuşmalar ve onunla geçirdiğiniz hoş vakitler bir kıl çadırının rengi gibi siyah ve sevimsizdir artık.
 
Dedikodusunu yaptığımız insanların yanındayken de maskelerimizi takıp tiksinti verici bir kibarlıkla davrandık birbirimize. Küçük garip insanlar etraflarındaki her şeyin tek düze ve renksiz olmasından sıkılıp çözümü, başkanlarını yargılamada buldu. Başkasının parası, başkasının kocası veya karısı, başkasının evi, başkasının çocuğu vs...
 
Atalarımız "Zenginin malı züğürdün çenesini yorar." demiş. Başkasının malını konuşmanın bize faydasını hâlâ anlayabilmiş değilim. Olaya nasip bazında bakarsak zaten çene yormaya da gerek kalmaz.
 
BİR BİTİN BİLE KISMETE FAYDASI 
 
Rüstem Paşa'yı vezirliğe götüren nasip olayı ibret vericidir. Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman kızı Mihrimah ile Rüstem Paşa'yı evlendirmek ister. Bu evliliği istemeyen bazı kıskanç ve kötü niyetli insanlar, Rüstem Paşa’nın cüzzam hastalığına yakalandığını iddia eder. Bunun üzerine, Sultan Süleyman konuyu aydınlatmak için zamanın başhekimini yanına çağırır. Durumun etraflıca araştırılmasını ister. Tabip "Cüzam hastalığı taşıyan insanlarda bit olmaz." der. Rüstem Paşa’nın çamaşırları incelenir, bit bulunur. Böylece, asalak olarak yaşayan ufak böcek Rüstem Paşa'yı hem vezir hem de Kanuni'ye damat etmiştir. Bu olay üzerine, Müneccimbaşı günümüz Türkçesi ile ''Bir kişinin bahtı açık şansı iyi olursa, onun biti bile işe yarar'' anlamına gelen "Olıcak bir kişinin bahtı kavi, tali yar, Kehlesi dahi mahallinde anun işe yarar." sözünü söylemiştir. 
 
Anlaşılacağı gibi insanın şansı açıksa nasibindeki bit bile işe yarıyor. Allah'ın imtihan için verdiği nasibin dedikodusunu yapmak da bize sadece günah kazandırıyor. Gıybet kıskançlıktan doğan bulaşıcı bir hastalıktır. Annelerimizi, babalarımızı, komşu ve akrabalarımızı hep gıybet ederken gördük. Onlardan gördüğümüzü de hayatımıza yansıttık. Sonuçta, birbirimize güven duygumuzu da yok ettik. Müslüman’ın en önemli sıfatlarından biri de güvenilir olmasıydı. Çünkü biz, Muhammedül Emin'in ümmetiyiz.
DEDİKODU İÇİN ALLAH’TAN AF DİLENMELİ
Dedikodu yapıp ahmak yüzlü tanıdıkların sırlarını deşifre etmenin, bize hiçbir faydası yoktur. Hz. Muhammed (SAV) “Kıyamette, sevap defteri açılan bir kimse ‘Dünyada iken, şu ibadetleri yapmıştım, burada yazılı değil’ der. ‘Onlar, silinip gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı’ denir.” diye buyurur.
Dedikodu yapmak “sevap kesemize başkalarını ortak etmemiz” demektir öyle ki.  
Peki hayatımızda bir devrim gerçekleştirmek mümkün mü? Zor da olsa mümkün… Bu, bir ütopya değil. Öncelikle dedikodumuzu yapan insanları önemsememeye çalışacağız, eğer yapılan eleştiriler onurumuzu kırıyorsa, onlarla yüzleşeceğiz.
 
Dedikodu yapıp günah batağına girmişsek de tövbe kapısını çalacağız. Bir daha yapmamaya çalışacağız. Yüce Allah'tan af dileyeceğiz. Dedikodusuz, sağlıklı ilişkiler dileği ile ...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —