Tarih: 04.07.2015 02:41

Yazar Arzu Dinçer 'İnsan bedeninin alfabesini öğrenmek insanı özgür ve özgüvenli kılmaz mı?'

Facebook Twitter Linked-in

   Röportaj Zafer ÖZPOLAT

Almanya'nın Hamburg kentine kültürel gezi yapacak olan Yazar Arzu Dinçer gazetehamburg'a konuştu.
Gazetehamburg'un sorularını içtenlikle cevaplandıran Yazar Arzu Dinçer sorularımızı şöyle cevaplandırdı

 Sizi tanıyabilirmiyiz
 

Arzu Dinçer. 71 Bandırma doğumluyum. Yaşam boyu eğitim benim sloganım sanırım. Hacettepe Üniversitesi Büro Yönetimi ve Sekreterlik, Anadolu Üniversitesi Yönetim ve Organizasyon, Ankara Üniversitesi Yetişkin Eğitimi (Yüksek Lisans) ve halen öğrenciliğimin devam ettiği Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık eğitim hayatımın özeti. Serde Devrim ve Arzen Ilgın’ın annesiyim.
 
93-2012 yılları arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 2012 yılından itibaren de İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde memur olarak görev yapmaktayım.
 
   Öykü kitap veya Roman ne zaman başlamaya yazmaya başladınız
 
Okuma tutkusu ile çocukluğumdan itibaren şiirler yazdım. İlk roman denememi ortaokula geçtiğim yaz tatilinde -hatta karakterlerini de hatırlıyorum, Seda ve Eda iki arkadaşın başından geçenler- kaleme almaya çabaladım, ama okur ile cesaret edip buluşmam Favori Yayınları sayesinde; 2014 yılında “Tarhana Çorbası” şiir, 2015 yılında da “Ali Ayşe’yi Sev(me)” öykü kitaplarıyla gerçekleşti.
 
Ali Ayşe’yi Sev(me) öykülerinin ilk tohumları Güldünya’nın öldürülmesinden sonra oldu. Çok üzülmüştüm, ilk öldürme teşebbüsünden sonra ölmedi daha denilip hastane odasında öldürülmesine. Bir köy etkinliği sırasında Güldünya için yakılmış bir türkü söylenmeye başlandı. O an kendimi Güldünya’nın yerine koydum. Kurşunun döne döne alnımın çatına gelişini hissetmeye çabaladım ve eve gider gitmez ilk öykümü yazdım. Daha sonra ki zamanlarda ki bu oldukça geniş zaman aralığı, öyküleri yazmaya devam ettim.
 
Tamamen ölen kadınların yerinde, o an ben olsaydım ne hissederdim kurgusu ile 29 öyküyü toparladım. Türkçe de yer alan her harf için bir öykü acıyla bile olsa mıhlansın istedim.
 
  kitaplarınızda genelde hangi temayı işliyorsunuz
 
Çok klasik bir yanıt olacak ama hayata dair ne varsa insan yanın tepki vereceği o konular üzerinde yazar buluyor insan kendini. Özellikle de şiir yazarken.
 
İlk öykü kitabımda (Ki yayınevime göre Roman, yazar bir arkadaşıma göre Araştırma kitabı olarak tanımlanıyor) Kadın Cinayetlerine dikkat çekmek, okurun canını acıtarak farkındalık yaratmak istedim.
 
Yeni hazırlamakta olduğum kitabımda ise öz de insan olma üzerine bir kurgu geliştiriyorum. Ütopik ama imkânsız değil.
 
 
 
 
 
Bir kadın olarak Türk toplumunun kadına bakış açısını nasıl buluyorsunuz
NazımHikmet Kadınlarımız şiirinde;

Ve kadınlar 
bizim kadınlarımız: 
korkunç ve mübarek elleri 
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle 
anamız, avradımız, yârimiz 
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen 
ve soframızdaki yeri 
öküzümüzden sonra gelen

 2015 yılındayız öküzün yerini arabalar almış olabilir, ama emin olun durum hala farklı değil. Bu mısralar geçerliliğini hala koruyor. Kadın kendini hep sakınmalı, hep başkaları tarafından kollanmalı, söylediği ya da yazdığı ya da yaptığı ön yargılara daima açık. Peki, kim yaratıyor bunu? Ürkütülmüş, erkek egemenliğini kayıtsız şartsız kabul etmiş kadınlarında olduğu büyük bir kitle. Gençliğin başında okuduğum İnsan Nasıl İnsan Oldu kitabı geliyor hep aklıma anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçiş. Kadınlar ok ve yayı sırf oyalansınlar diye erkeklere vermeselerdi toprak gibi her daim yaşamı üretebilen kadın böylesine buğday tanesi gibi öğütülebilir miydi? Şiirle başladım, kendime ait bir şiirle sonlandırayım bu soruyu;
 
Kadın, hayatın orta yerinde 
_Çevresi tel örgü…
__Nazarında dünya, 
__Yaşanılmayacak bir rüya... 

Toprak, yaşamın kaynağı 
_Ezilir, sırtındaki yükün ağırlığında 
__Varlığında dirim, 
___Sonsuz bir hülya... 

Kadın, toprağa dokundu 
_Eli güneş gibi… 
__Toprak kadına değdi, 
___Kendinden bildi… 
____Kadın, toprak oldu, 
_____Toprak, kadın...
 
Türkiye'de kadın cinayetleri, Kadına yönelik tecavüz olaylarında artış görünüyor. Bu artışın sebepleri nelerdir? Toplum bilinci sizce Kadına yönelik nasıl değişmeli?
 

2015 Haziran ortasında 144ncü kadın cinayeti işlendi. 2002-2015(şubat) 5bin406. Ortada bir savaş yok katliam var. Demek ki bir şeyler yanlışken yanlışlıklar katmerlenmiş. Kadın kur yaptığında kuyruk sallamak olarak algılanan bir toplumda, saç kılıyla tahrik olan erkeğin alkışlandığı ve uyguladığı şiddeti meşrulaştıran bir dizin söz konusu olduğu aşikâr.
 
Hele bir de ülkeleri ayakta tutan yasalar kadın kimliğinin yanındaymış gibi görünüp uygulamada yanında değilse bu en ufak şiddet eğilimli insanı dahi suça teşvik ediyor diye düşünüyorum. Siz kadın ya da çocuğa yönelik şiddet, tecavüz ya da cinayet davalarında indirime gidiyor ve iyi hal uygulatıyorsanız bu devlet eliyle alkış demek değil midir? Pardon da “Af” bu kapsama nasıl giriyor? Cinayet sadece bedenin dünya yüzeyinde ki varlığını sonlandırmakla olmaz ki! Cinayet insanın her gün nefes alıp verirken acı yaşamasıyla kansız da işlenir. Tecavüz ve şiddet cinayet değil mi? Bence yüzde yüz cinayet. Hem de her gün ölüp yeni güne başlarken tekrar öleceğini bilerek uyanmak gibi ağır bir cinayet.
“Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum." diyen insanlar, dünyaya gelmiş kadın cinsiyetine karşı hakir gören ithamlarda bulunmaya, onlar üzerinde uygulanan şiddeti “Kadına şiddet abartılıyor.", “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.",  “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.", “Türk kadını evinin süsüdür." diyerek de, kadını yok saymaya çalışan yöneticilerden daha iyi sebep gösteremem ki size.
 
Her hangi bir sebeple koruma talep eden bir kadının can güvenliği (bunun illa koca olması gerekmiyor) artık devlete emanettir ve çok öğündüğümüz emanete ihanet olmaz savımızın en fazla da burada işlerliği çok önemli değil mi? Can pahasına korunması gerekmez mi? Artı bir şey daha eklemek istiyorum. Kadının koruma altına alınması yeterli değil tehdit unsuru şahsında tecritli bir şekilde psikolojik tedavi altına alınması da gerekir. 
 
Toplum bilinci, kadına yönelik nasıl değişmeli? Önce insan olmayı insanca yaşamayı becermek için çabalamakla başlanmalı. Çekirdekte anne babaya, baba anneye onlar çocuklarına ve çevrelerine gerçek sevgi ve varlıkları için saygı duymayı öğrenmekle. Klasik bir cevap gelebilir ilk etapta ama işin acı yanı da bu. Yıllarca dilimizde olan, teorisi tamam olan bir inanç, tam olarak uygulamaya geçilmemiş ki hala insandan değil kadın ve erkekten bahsediyoruz. Kesinlikle eğitim diyorum. Öncelikle toplumun mihenk taşı kadınlar kendi varlıklarının sofrada öküzden sonra gelmediğini öğrenmeli. Öz güvenleri, itibarları en yüksek mevkie çekilmeli. Saçı uzun, aklı kısa tabularını yıkmalı. Ve bu sadece kadınlar için geçerli değil erkekler için de geçerli bir eğitim süreci olmalı. İlkokulda hani hep deriz ya “İnsanlık Dersi” evet gerçekten böyle bir derse ihtiyaç var. Asker ocağında da bu dersin tekrar edilmesi demek erkeklerin çifte katmerli eğitimden geçmesi demek olur. Birkaç kuşak sonra insanlık adına her şeyin yoluna gireceğini hayal ediyorum.
 
 
 Cinsellik halen Türkiyede bir tabumudur
Evet. Kadın bedenini tanımadan kadınlığa geçiş yapıyor. Kulaktan dolma cinselliğin tu kaka olarak anlatıldığı şehir efsanesi birçok iğreti hikâyelerle bedenine yabancı olarak yetişiyor. Düşünsenize aylık regl için “Kirlendim” kelimesi türetilmiş. Ve ilginçtir ki evleninceye kadar cinsellik hakkında, karşı cinsin bedeni hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişiden nikâhtan sonra kocası için “yatakta efsane” olmayı bileceksin beklentisi var.
 
Cinsellik biz de, kızlık zarı gibi. Hiç konuşulmamalı, hiç açılmamalı. Bu konuyla ilgili dışarıdan gelecek bilgi mikrop olsa gerek. Bozabilir. Bozuk olan da hiç makbul değil toplumda ne de olsa!
Bir büyük tabu da cinsel tercih üzerine var ki. En aydınım diyenlerin bile ağzından bu tercihi olan kişilere kullanılan hitapları okumuşluğum var. Bilinç kısmında söylediğim gibi eğitim temeli çok ama çok önemli. İnsanları insan olduğu için sevebilmek.
 
 Okullarda Türkiye'de cinsellikle ilgili derslerin verilmesinden yana mısınız?
 
Elbette verilmeli. Karanlıkta yürürsen takılıp düşersin ve illa bir yanın incinir. Aydınlık her zaman güzeldir. Hele bilginin ışığı. İnsan bedenini tanımalı, cinsellik hakkında doğru bilgiye sahip olmalı ki onu yaşarken tadını çıkartabilmeli. Görev yapar gibi cinselliği yaşamak niye?
İnsan bedeninin alfabesini öğrenmek insanı özgür ve özgüvenli kılmaz mı?
Çocuk evlilikleri konusunda devlet ne yapmalı nasıl önüne geçmeli
Çocuk evlilik diye bir şey kabul etmiyorum. Devlet reşit olmayan çocukların evliliklerinde -ki bu nasıl mümkün aklım almıyor- A’dan Z’ye kim suçlu ise gözünün yaşına bakmasın. Hem cezai işlem hem de zorunlu psikolojik tedavi görmeleri şart. Çocuk da gerçekten korunabileceği bir yuvaya yerleştirilsin ve tedavi altına alınsın. Zira çok büyük bir travma.
Aşk sizce nedir?
“Aşka uçma kanatların yanar." (Sadi Şirazi)
 "Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar!" (Hz.Mevlana)
"Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?" (Yunus Emre).
İki insanın yaşam sahnesinde yollarının kesişmesi sonucunda, kendi bireyselliklerini koruyarak; ortak paydalarda yanıp, duygusal yeterliliklerinde uçması ve kül gibi birbirlerinin hayatlarına çökerek “Biz” liğe erip, her koşulda mutlulukla nefes aldıkları dünyayı yaratmalarıdır.
Boşanmalar Türkiye de artış gösteriyor bunun nedenleri nelerdir
Tahammülsüzlük. Günümüzde anı yaşamak adına insanlar yaşamlarını daha kolay idame etmek istiyorlar. Sorumluluk almadan, yorulmadan. Evlilik dediğiniz şey zaten sorumluluklar üzerine kurulu. Taşıyamadığın yerde bırak algısı gittikçe insanların kolaylarına gelmeye başladı.
Şu ana kadar kaç kitabınız var
İlki Şiir kitabım olan “Tarhana Çorbası”, ikincisi ise “Ali Ayşe’yi Sev(me)” öykü kitabı.
Bir erkek bir kadın mutluluğa giden yol sizce nasıl tanımlanır
Özgür bırakarak. İnsanlar özgür oldukları sürece gerçekten mutludurlar. Ne hesap sorma ihtiyacı hissedersiniz ne de kıskançlık krizleri ile güzel geçecek zamanlarınızdan hırsızlık yaparsınız. Güvenin ve özgür bırakın. Mutluluğa giden yol kendiliğinden oluşacaktır.
Erkeğin kadına bakış açısı nasıl olmalı
“Beni dünyanın en mutlu insanı hissettiren yanımdaki insan.İyi ki biz olmayı başarabilmişiz.” penceresinden baksınlar kadına. Biz olmak demek, ortak mutluluk paydalarında tüm sorumlulukları beraberce üleşmeyi başarmış olmak demek.
Hiç fazla sözle boğulmadan, tenkitsiz, zevkle. Para kazanmak için saatlerimizi satıyoruz iş yerlerinde ve sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizde ekmeğimizden olacağımızı biliyoruz. O vakit niye özel ilişkilerimizde daha da özverili olmayalım. Hem parayla ölçülmeyecek değerler alabiliyorken karşılığında.
Bir aile kız ve erkek çocuğunu topluma nasıl hazırlamalı
Öncelikle kadın erkek işi diye bir şey yok. Örneğin; Yemek hazırlamak sadece dişil bir ihtiyaç değil tüm canlı varlıkların ihtiyacıdır. Bu sebeple iş konusunda kesinlikle ayrımcı hareket ya da imalarda bulunmamak gerekir.
Röportajın başında ağırlıkla üzerinde durduğumuz Kadına yönelik şiddet konusunda atıfta bulunmak istiyorum tam da burada. Lütfen oğullarımıza kız arkadaşlarıyla geçirdikleri zamanlarda saygılı olmaları gerektiğini, bir kadın “Hayır” diyorsa bunun naz vs olmadığını ve tam da gerçek anlamda “Hayır” cevabı olarak anlamalarını. Kızlarımıza ise bedenlerinin sadece kendilerine ait olduğunu ve onlar istemedikçe kimsenin ama hiç kimsenin onlara dokunamayacağının öğretilmesi gerekiyor.
Ondan öte hayata ait öğretici olmamız gereken her ne var ise bu toplumsal beklenilen davranışlar dahil olmak üzere “Önce İnsan” olmayı tüm yaşamlara saygı duymaları gerektiğini dile getirmeliyiz.
Ve hayatlarının ilk aşamalarından itibaren onlarla konuşmalı, iyi birer dinleyici olmayı becerebilmeliyiz. Zira dinleniyor olmak toplumda kabullenişlerini kolaylaştıracaktır.
Kendilerini sevmelerini sağlamalıyız bu asla onları egosu tavan insanlar haline çevirmez. Kendi benliği ile savaşı olmayanın çevresiyle hiç olmaz.
Ebeveyn olarak başarı ya da başarısızlıklarıyla sevgiyi ölçeklendirmemeliyiz. Çünkü biz onları her halleri ile seviyoruz mesajı vermekle yükümlüyüz. Kapılarımız onlara daima açık olmalı ki anlatmak istediklerinde ilk toslayacakları duvar biz olmayalım.
Çok sevin, çok severek verimli zamanlar geçirin ve onların sizin aynanız olduğunu asla unutmayın. Aklımdayken, hep söylediğim bir şey vardır; çocuklar hata yapmaz biz bir yerlerde bir hata yapmışızdır. Sonuçta bizlerde ebeveyn olarak dünyaya gelmedik kendi ebeveynlerimizden gördüğümüz eğitim maskemizin altında olan.
Hata yapmaktan korkmayın. Yerinizde saymanızı engeller.
Almanya ziyaretiniz olacak. Almanya ya yapacağınız bu ziyaretiniz gezi amaçlı mı
Evet. Kuzenimi ziyaret etmek ve kızımın hayalini gerçekleştirmek adına ayın 11 inde Hamburg da olacağım. Kızımla birlikte kültürel bir gezi gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. 
 Tek kelime ile Kadın tek kelime ile erkek size göre tek kelime ile nasıl tanımlanır
Kadın: İnsan
Erkek: İnsan
verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim
Böylesine güzel sorular hazırladığınız için ben sizlere çok teşekkür ediyorum.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —