Hüseyin EKMEKÇİ
Oturalım ve dost sohbetlerimizin ana konusu futbol olsun ama yalnızca sohbetlerimizde futbol olsun çünkü gerçekte futbol, varlığıyla Türkiye’de yaşamıyor. Türkiye’de özellikle Süper Lig’de yaşanan futbol, adıyla var, taraftarın gönlünde var ama sahada yok.
Geride kalan altı haftada, 90 dakika sıkılmadan izleyebileceğiniz tek bir futbol karşılaşması oldu mu? Hakem hatalarına bağlanmamış, sonucu mağlubiyetle sona eren tek bir maç var mı? Kale önünde, bomboş pozisyonda üç direk arasına isabet ettiremeyen, arkadaşına gol pası verebilme olgunluğunu gösteremeyen oyuncunun hiçbir günahı yok ama ortalama on kritik pozisyonun ikisinde hata yapan hakem suçlu sayılıyor. Bariz pozisyonu göremeyen ya da görse de çalamayan hakem suçlu mu gerçekten? Suçlu ama daha da suçlu olan milyon dolarların gölgesine sığınmış, mahalle maçlarında bile kaçırılmayacak pozisyonları leblebi gibi harcayan futbolcu değil mi? O futbolcuya milyon dolarları gözünü kırpmadan harcayan yöneticiler değil mi?
Üç adamı çalımlayamayan, önündeki rakip futbolcunun, arkasına hareketlenmesini seyreden, sorunluluğunu arkadaşına yükleyen, top süremeyen, arkadaşına uygun pozisyonda pas veremeyen, çevre kontrolü yapamayan, oyunu okuyamayan, en ufak pozisyonda yerde yarım saat yatan oyuncu yıldız, ezkaza hakemlik yapan, yönettiği futbolcuların ekonomik standardının ağırlığı altında ezilen memur suçlu öyle mi?
Hakemler maçın skorunu değiştiremez, demiyorum tabii ki ama Türkiye’de iddia edildiği kadar değiştiremez, diyorum. Siz kaç kez Bayern Münih’in hakem hatalarından puan kaybettiğini duydunuz? Sistem şöyle işliyor bu takımda: Gol atmamız gerekiyor, deniyor ve gol atılıyor. “Kimse dakika geçireyim, sorumluluğumu üzerimden atayım.” diye düşünemiyor. İzin verilmez buna zaten. İkinci maçta yedek kulübesinde, ara dönemde başka bir takımda bulur kendisini o futbolcu.
Böyle olunca da Bayern Münih’in maçlarında futbol izleriz, Türkiye’de ise bir çeşit kör dövüşü izleriz. Sonra da yakınırız, “Türkiye’deki maçlar zevk vermiyor.” diye. Vermez çünkü amaç, futbol oynamak değil, oynatmamaktır, şans eseri bir gol atılırsa da taraftara sus payı vermektir.
Bu bağlamda buyurun, bu yıl, kör dövüşünde kimin şampiyon olacağını görelim.
