OHAK-DER 'den KAN DAVALARI, NEDENLERİ, SONUÇLARI VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI ÇALIŞTAYI
Ohak-Der, İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen, kan davalarının sebep ve sonuçlarına odaklanan proje kapsamında çekilen belgesel filmin gösterimi ve Artuklu, Derik, Nusaybin, Midyat, Yeşilli, Mazıdağı, Ömerli, Savur ve Kızıltepe'
Ohak-Der, İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen, kan davalarının sebep ve sonuçlarına odaklanan proje kapsamında çekilen belgesel filmin gösterimi ve Artuklu, Derik, Nusaybin, Midyat, Yeşilli, Mazıdağı, Ömerli, Savur ve Kızıltepe'de gerçekleştirilen tematik konferansların ardından uluslararası bir çalıştayla sonlandırdı. İran, Irak ve Suriye’den gelen uzmanların katılımıyla 18 Mayıs 2015 Pazartesi tüm gün süren çalıştay, Ohak-Der ile Mardin Artuklu Üniversitesi işbirliğiyle düzenlendi.
Kan davası olgusunu, bölge ülkelerinden gelen çok sayıda uzmanın katılımıyla konuyu tarih, dil, töre, kültür, devlet, hukuk, din, coğrafya, şiddet vb. açılardan ele alan çalıştay, bölgenin bu kadim soruna dair çözüm yolları ve bu sorunla mücadele araçlarına odaklandı.
Çalıştay, gün boyu süren tartışmaların ardından Türkçe, Arapça ve Kürtçe dillerinde sonuç bildirgesinin okunması ve basınla paylaşılmasının ardından sona erdi.
Çalıştay’da yapılan sunum, değerlendirme, katkı, tartışma ve müzakerelerin sonuçları “nedenler” ve “çözüm önerileri” başlıkları altında toplanmıştır.
A- Nedenler
Kimi ülkelerin hukuk sistemlerinde görülen “önleme tutuklaması müessesesi”nin olmaması
İslam hukukunda ve pozitif hukukta da mevcut olan suç ve cezadaki “şahsilik” ilkesinin pratikte göz ardı edilmesi
İslam hukukundaki 'Sizin için kısasta hayat var' şeklinde tarif edilen kısas kavramının, kurumsal süreçler işletilmeksizin halk nezdinde "Seni öldüreni sen de öldürebilirsin!" şeklinde yorumlanıp davranışa dönüştürülmesi
Sorunlara taraf olan kişi ve grupların kendi ‘adalet’lerini sağlamak istemeleri
Bölgedeki arazilerin kahir ekseriyetinin hala tapu ve kadastro işlemlerinin yapılmamış olması
Yargılama sürecine duyulan itimatsızlık
Muhakemelerin uzun sürmesi ve geç neticelenmesi
“Töre hukuku”nun, pozitif ve İslam hukuku yanında varlığını hala sürdürmesi
Değişik odakların türlü sebep ve bahaneler altında itibarsızlaştırma çabalarının neticesinde Ulemanın etkisinin zayıflamış olması
Mîrî’liğin kaldırılmasından dolayı ortaya çıkan göreli otorite boşluğu
Şiddet kültürünü üreten kan davası eylemlerini icra edenlerin toplumda ‘itibar’ görmesi ve bu anlayışın beraberinde oluşturduğu toplumsal baskı
Kan davasını teşkil eden en büyük nedenlerden biri olan kibrin, özenti yaratan şatafatlı barış yemekleri ile beslenip büyütülmesi
Medyanın kan davası olaylarını haberleştirirken kullandığı dilin özensizliği
Bireyin yaşama hakkı, tarafsız otorite olarak devlet tarafından güvence altına alınmaması
Çözüm Yolları
Okul ve Kur’an kurslarında farkındalık yaratıcı eğitim içeriklerine yer verilmesi
Aşiretler arasında diyaloğun güçlendirilmesi
Sorunlar ortaya çıkmadan ve/veya kan davasına dönüşmeden önce müdahale edebilecek sulh ve çözüm müesseselerin inşası ve işletilmesi
Hukukun, adaletin kamu vicdanında karşılığı olacak şekilde sağlanması
Âlimlerin zayıflanan etkinliğinin yeniden canlandırılarak güçlendirilmesi
Bu konuda farkındalık yaratan projelerin süreklilik arz edecek şekilde ve yaygınlaştırılarak tüm bölgede devam ettirilmesi
Hukuk sistemine bir enstrüman olarak “önleme tutuklaması müessesesi”nin getirilmesi ve işletilmesi
İnsanları kolektif saldırı ve kolektif savunmaya iten ortak kaygı ve korkuların giderilmesi. Bu konuda bölgesel değerlerle beraber dünyadaki tecrübelerden de istifade edilmesi.
Pozitif hukuk ve İslam hukukunun yasakladığı “kan davası”nın Müslüman toplumlarda hala görülmesinin nedenlerin araştırılması
İslam hukukunda ve pozitif hukukta olan suç ve cezadaki “şahsilik” ilkesinin vurgulanması
Devletler, gruplar, spor kulüpleri vb. arasındaki güncel/modern kan davası retoriğinin ifşa edilmesi
Kamuoyunu ilgilendiren güncel sorunların dillendirilmesine içkin “intikamı misliyle alınacak”, “kanı yerde kalmayacak” vb. retoriklerin ifşa edilmesi
Mevcut kan davalarının çözümü ve yenilerinin engellenmesi için âlim, hukukçu, psikolog, sosyolog, felsefeci, kanaat önderlerinden vb. oluşan bir sulh ve çözüm komisyonunun kurulması ve bu komisyonu denetleyecek oluşumun resmi bir hüviyet kazanması.
Bir sorun ve/veya problem oluştuğunda, bu sorun büyümeden ve birilerinin davetini-çağırmasını beklemeksizin uzlaşı için bir ekip ile müdahil olması
Herkesin gücü nispetinde üzerine sorumluluk alması ve bu sorumluluğu sadece bilmekle veya söylemekle yetinmeyip gereklerini de yerine getirmesi.
Sonuç olarak bu sorun, bir sosyal varlık olan biz insanlardan kaynaklı bir sorundur ve çözecek olan da bizleriz. Bu bağlamda işlenen şiddet vb. suçlarda direk veya dolaylı kendimize de pay çıkarmalıyız. Sadece ötekiyi, başkalarını ve işleyenleri suçlayarak kangrenleşen bu kısırdöngüden kurtulamayız.