Tarih: 08.01.2023 22:54

“SANA ÖLÜM, BANA HAYAT”

Facebook Twitter Linked-in

Antropolog Profesör Christian Bromberger futbolun toplumsal işlevini şöyle özetliyor: “Bir futbol maçını büyüleyici buluyorsak, bu, sadece bizi oyaladığı için değil, toplumlarımızın merkezi değerlerini yoğunlaşmış biçimde görünür kılmasındadır. Nedir mesele? Sivrilip öne çıkmak ve başarı: En önemli şey kazanmak, ‘tabela’da önlerde olmaktır. Dünyamızın temel kurallarıdır bunlar; bir farkla, futbolda yeteneklerin değerlendirilmesinde daha fazla prosedür vardır. Topluluk ruhu ve oyun taktiği önemlidir, başarı için zorunlu olan dayanışma ve önceden yapılan planlama önemlidir… Futbol maçı, çok gaddar biçimde bize başka temel doğruları da hatırlatır, özellikle de bizim mutluluğumuzun başkasının mutsuzluğu demek olduğunu (Mors tua, vita mea-Sana ölüm, bana hayat)… Kısacası gayet teatral bir tarzda bugünkü dünyaya kapsamlı bir bakış sunar.”
Profesör Bromberger’in futbolun işlevine yönelik bu tanımı, futbolda yıllardır yaşanan hengâmeyi de çağrıştırmıyor mu sizce? Futbolda hakem kararlarının, kulüp temsilcilerinin gündemi belirleme çabalarının bir hatadan çok daha fazlasını içerdiği yönünde ciddi bir kanaat var toplumda: “Yalnızca şu kulübe hayat, diğerlerine ölüm.”
Makyavel “Amaca giden her yol mübahtır.” anlayışını düşünce dünyasına sunarken Thomas Hobbes “İnsan, insanın kurdudur.” sözüyle rasyonel biçimde insanların bir düzen içerisinde bir araya gelmesini öngörüyordu. Her iki düşünür de tasarladığı dünyanın insanlar için en iyisi olacağını düşünüyordu.
“Futbolda da Makyavel ve Hobbes’un görüşlerini savunacak şekilde bir düzen mi tasarlanıyor?” sorusu geçerliliğini yitirmiyorsa gerçekten dünyaya kapsamlı bir bakış mı sunuyor futbol? Kazananın mutlak haklı olduğu ve kazanmak için her şeyin kabul edilebilir olduğu bir dünya.  
  

 


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —