Abdullah Turgut

Tarih: 17.01.2024 13:07

TOPLUMDA KAVRAM FELSEFESİ...

Facebook Twitter Linked-in

"Özgür ve yenilikçi bir toplum inşasında yürütülmesi gereken adımlar, kesinlikle toplumun doymuş olduğu değerler üzerinden yürütülmemelidir: artık siyaset, politika, devrim, komünizm, sosyalizm ve tüm ...-izm kavramlarına toplumun doyduğu bir aşikârdır ve bu yüzden en bağlayıcı tutum, doyumsuzluğu doyurmak olduğunu göz önünde bulundurmaktır" diye hep söylenir babam.

Toplum felsefesini, kişisel kariyerinin önünde tutan orta düzeyde bir bireyin bile bunun bu şekilde benimsenmesi gerektiğinin kanaatine varmıştır. Önemli olan ise hiçbir fikrin benimsenmemesi, sadece yol gösterici olabileceğinin farkında olmaktır. Aksi bir durum gelişemeyen ve bu nedenle yenilikçi olamayan sistemlerin tıpkı günümüzde olduğu gibi yürütülmeye çalışılmasına yol açar. Unutmamamız gerekiyor ki zaman, sadece zeka seviyemizi belirler. Eğer ki zekamızı yüzyıllar veya onlarca yıl öncesinde var edilmiş sistemlerin benimsenmesi ile meşgul edersek, zamana ayak uyduramayıp geri kalmışlığın hegemonyasında birbirine düşmeye başlayan kardeş toplumların hezeyanıyla karşılaşırız. Tıpkı bugün olduğu gibi. İster Müslüman ister gayrimüslim, ister hayvan ister insan, nefes alan tüm varlıkların doyumsuz olduğu ve bu bağlamda açlığı asla doyuma ermeyecek sadece belli başlı kavramlar vardır; dürüstlük, samimiyet, vefa ve sevgi... Ve bu kavramlar dünya hallerini ve kelimeleri aşan kavramlar olduğundan dolayı, dışında kalan tüm kavramların özgür ve yenilikçi bir toplum inşasında kesinlikle yer almaması gerekiyor. Topluma yön verecek olan öncü güç var olacaksa eğer (bu güç kesinlikle toplumun kendisi olmalı) siyaseti, politikayı, veya kavram sahibi bir ilkeyi istediği kadar ele alsın , toplumda zerre-i miskal bir kıymeti olmayacaktır çünkü toplum bu kavramlara ziyadesiyle doydu; toplumu ayrıştıran ve toplumsal sınıfların varlığına en büyük etkenin kavram felsefesinin olduğunu analiz etmek hiç de zor olmasa gerek. Değil mi ? Önemli olan doyumsuzluğu doyurmak ve bu yüzden de halkın ortak değerlerine hitap etmektir. İdealistlik üzerine yürütülen hiçbir çabanın bir çabadan öteye geçemediğini tarih de yazdı bizler de gördük. Kesimlerin değil bütünlüğün değerleri üzerinde durmak ancak gerçekçi bir yaklaşım olup refahın sağlandığı bir toplumun inşasındaki en önemli etken olacaktır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —