Mustafa Remzi Özbadem


PANZEHİR; AİLE...

Siyanür bilimsel olarak bir Karbon elementine, bir Azot elementinin üçlü bağlantı yapması ile oluşmuş çok zehirli bir kimyasal maddedir.


Siyanür bilimsel olarak bir Karbon elementine, bir Azot elementinin üçlü bağlantı yapması ile oluşmuş çok zehirli bir kimyasal maddedir. Deri ve solunum yolları ile vücuda alınabilir. Erişimi zor bir ürün olduğu için gidip bir marketten ya da manavdan alabileceğiniz bir ürün değildir. Abi 100 gr. siyanür alayım. Ama geçen seferki gibi yağlı tarafından olmasın lütfen! Yok!. Böyle bir şey değil siyanür. Diğer yandan yangınlarda plastik ve poliakrilik maddelerin yani boya bazlı maddelerin yanması ile de siyanür gazı oluşabilir. O yüzdendir ki yangın mahallinde dumana maruz kalıp zehirlenenler kolay kolay hayatta kalamazlar. Bunun dışında altın aramalarında ve tıp alanında da kullanılan siyanür dediğimiz gibi zor bulunan bir üründür.

Her zehir bu kadar uzak değildir aslında bizlere. Çoğu zaman çok basit bir şekilde gider satın alabiliriz. Sigara gibi mesela. Bu aralar Küba-Havana purosu seçeneğiniz değil ise 8 € civarında olduğunu tahmin ettiğim sigara tüm kiosk, market ya da hemen hemen her köşede diyebileceğimiz sigara manikalarından satın alınabiliyor. İçer iken zıkkım dediğimiz ama içmeden büyük zevk aldığımız aşkımız. Son yıllarda sigara ile olan aşkımızı gelen yasaklardan dolayı balkonlarda ya da "Arap kızı pencerede" modunda içiyoruz. Hani sadece kendimizi zehirleyelim adına. Ama her içilen bu kadar az masum değil. Maliyeti ve en önemlisi etkisi ile. Alkol? Hayır! Uyuşturucu! Hem de her çeşidi mevcut. Kokaini, eroini, taşı, hapı, damlası, otu ve hatta affedersiniz bokuna kadar var. Yahu adam uyuşturucuyu kağıda emdirmiş cüzdanın arasında not kağıdı gibi gezdiriyor. Kaşıyınca Şeytan kopartıp bir parçasını dil altı yapıyor. Ve sokaklar satıcılar ile o kadar dolmuş ki bir alıcıya 3 satıcı düşüyor bazı bölgelerde.

Kökleri kurusun!

Her şeyin ötesinde yeni çıkacak uyuşturucu satma, satın alma yasası bence konuyu özendirmede işin son aşaması. Devlet eli ile satış. Yani dünyada para kazanma yolları da en önde bulunan uyuşturucu sözde devlet kontrolü altında yapılacak yetkili market ya da kiosklarda. Bu yöntemi Hollanda senelerce denedi. Devamda ediyor. Kullanıcılara uyuşturucuyu kendi verdi, hem de bedava. Uyuşturucu içerisine kattığı bir madde ile kullanıcının uyuşturucuya olan ilgisini azaltmak veya bitirmek istedi. Peki başarabildi mi? Hollanda yine uyuşturucu ticaretinin başkenti oldu. Şimdilerde ülkemiz bu sıralamayı çok zorlasa da. Genelde "gezen Horoz" olarak dolanıyorum Hamburg ve çevresinde. Tüm Hamburg'da. Zevkli olmuyor değil. Özellikle erkek olmanın artı yönü her deliğe bir göz atabilme imkanı. Gördüklerim, işittiklerim hiç de hoş değil inanın!! Son dönemde iyice artan uyuşturucu kullanımı korkutucu bir boyuta geldi. Türkiye'den gelen bir gazeteci akrabamı gezdirmek için hep beraber araba ile Amsterdam'a gitmiştik.

Amsterdam...

Tarihi, kadim şehir. Tahta ayakkabıların krallığı. Küçük ama kalabalık, turistik bir şehir. Bisiklet ağırlıklı ulaşım sistemi Hamburg'dan farklı bir kurallar zinciri ile çalışıyor. Biz Hamburg'da daha yeni yeni bisikletlilere saygıyı öğrenir iken onlar bu konuyu yalayıp, yutmuşlar. Sonra bir daha çıkartıp ansiklopedik bir seri halinde kütüphane yapmışlar. Yani iyiler bu konuda Hollandalılar. Ama gel de bir bana sor. Tam bir köyden indim şehre durumu yaşanıyor bende. Park alanına giren yolu kaçırınca aynı yola tekrar girmem 20 dakikamı aldı. Bisiklet, stres, bisiklet, daha çok stres ve daha fazla bisiklet.

Yeter! Park ettim ama gergindim. Bizi karşılayan arkadaş bana; 'Abi sıkma kendini birazdan rahatlarsın' dedi ve gülümsedi. Ne olabilirdi ki beni rahatlatacak? Hem niye gülümsedi ki öyle pis pis? Dur bakalım. Güzel bir Kafe-barda oturduk. Havalı olduğu kadar doluydu. Hafta içi olmasına rağmen sokak bayram yeri. Sokak komple Coffeeshop dedikleri küçük küçük dükkanlar ile dolu. Gireni, çıkanı bol dükkanlar. 'Allah bereket versin' diyebileceğimiz bir konu değil bu hareketlilik. Peynir, ekmek satar gibi satıyorlar uyuşturucuyu. E içiyorlar da. Esen rüzgarda, yaklaşık 20 dakika sonra Leylasını arayan Mecnuna döndüm. Çarpıldım. Çünkü sigara bile içmeyen ben o ortamda ayarlarımı kayıp ettim. İnanın yere basmadığımı hissediyordum. Ya da hissedemiyordum. Şehir Leyla, gezenleri Mecnun olmuş. Ertesi gün patlarcasına ağrıyan bir kafa ile uyandım. Esprili bir şekilde anlatıldığı zaman sempati uyandırıp, insanı içmeye doğru bir iki adım yaklaştırmıyor değil mi? Yok! Bunu yapmayacağım tabi ki. Sokaklardaki uyuşturucuyu satan ya da müptelası çocukların yerine kendi çocuklarımızı koyduğumuz o zamanı hayal ettiğimde gülemiyorum. Gülmeyeceğinizi de biliyorum. Doğduğunda o küçücük ellerini ellerine almaya korktuğumuz tırnağı taşa değdiğinde taşı bile cezalandığımız, hastalıklarında sabaha kadar başında göz kırpmadan durup, sabah bakım sırasını eşinize verip işe gittiğimiz yani el bebek, gül bebek büyüttüğümüz, evden çıkar iken öpüp yolladığımız çocuklarımızı sokaklarda büyük tehlikeler bekliyor. Ama satıcısı ama kullanıcısı olarak zehirleyen, zehirlenen dosyalarından geleceklerinden bahsediyorum. 20 yaşındaki bir genç 45-50 yaşında gibi görünüyor kullandığında. İşe gidecek gücü, kendini kontrol edebilme yeteneği kalmadığı için para da kazanıp satın alamıyor. Ve üzüm yemek için, bağda çalışmaya başlıyor. Direk satış torbacı. Bundan sonrası daha ağır geçiyor. Kullanmanın yanında kriminal boyutlarda da büyük oynamalar başlıyor. Kolay ve yüksek kazanç, altındaki spor araba ve ucuz rapcilerin gazlama parçaları alıyor, götürüyor onları uzaklara, bir yerlere. Ağa Babalar oturur iken tahtında sokakları tırmalıyor çocuklarımız. Para aksın. Gerisi hikaye. Tabii ki birilerinin, kanun uygulayıcılarının dikkatinden kaçmıyor bu uçuşlar. Eve yapılan ilk polis baskınından sonra kriminale yalama olan kapımız. Canı sıkılanın kapınızı kırıp girdiği, gelen geçen hanına dönen o kutsal, sıcak eviniz. Alıp götürülen, hapsedilen çocuklarımız. Hani o hastalandığında başında gözünüzü bile ayırmadan takip ettiğiniz, kahvaltı sofrasında karşınızda sıra sıra oturtup onlar güldükçe, kahkaha attığınız, anası babası olmaktan gurur duyduğunuz çocuklarınız dört duvar arasında her türlü pisliğin içerisinde yatar. Kahrolurlar karanlık gecelerinde mahpusların. Hastanede çalıştığım dönemde acil servis bölümünde bir oda vardı. Genelde cumartesi hele pazar günleri koridorda en aşağı birkaç genç kız, aileleri ile beraber otururlardı. Alkol ve uyuşturucu ile kendinden geçen ya da geçirildikten sonra tecavüze uğramış genç kızlar kontrol ediliyordu. Acı bir görüntüydü inanın. Genelde yüzlerine bakamazdım. Utanabilirler ihtimalinden yola çıkarak gözümü kaçırırdım. Hiç unutmam çok sevdiğim bir abimizi o koridorda kızı ve eşi ile oturur iken görmüştüm. Önünden geçtim. Onu fark etmeme karşın o beni görmemişti. İki elleri arasında tuttuğu kafasından neler geçtiğini tahmin etmek ile kalıyordum. O ise bu durumu birebir en açı şekilde yaşıyordu. Yıllar geçtikçe o kadar hızlı çöktü ki tanınmaz hale gelmişti. Sonrası o da yok oldu ortalıktan. Ne olduğunu yazmayacağım. Ve daha niceleri o kapının önündeki koridorda oturdu. Başları elleri arasında. Donuk bakışlı. Ne b.. ktan bir koridordu. Kapalı, loş ve uzun mezar gibi.. Korktuk mu? Korkalım! Ama çözüme gidelim... İnsanoğlu bir ağaç gibi dalları kesildikçe güçlenen, büyüyen bir canlı değildir. Kesildikçe güçlenebiliriz belki ama eksiliriz. Amaç kesilmeden güçlenmek. Buna odaklanmaktır doğru olan. Aile toplumun en küçük ve en özel parçasıdır. Yani temelde esas olan aile bireylerinin insanı, vicdanı karakterlere sahip olmalarıdır. Burada anne, babaya düşen görev esastır. Kaliteli yetişmiş aile büyükleri, ardında kaliteli nesilleri yetiştirirler. Takip altında ama sıkmadan, sevgi ile, bazen bir arkadaş gibi ama ağırlıkta bir baba, bir anne gibi duruşlar sergilenmeli. Kendilerine yapmaları ya da yapmamaları konusunda fikirler verilir iken o hatayı işlemeden. Yani gerçek bir örnek duruş sergilemekten bahsediyorum. Temelde sevgi ve saygı ile temeli atılmış bir aileden hata payı az bir yeni nesil yetişir. Ki biz bunu başarabilecek nadir toplumlardanız.

Başarırız...

Kaliteli, güzel bir yaşam, aile için, armutlar dibimize düşsün! 


Saygılar diliyorum...

Nese Torun
4.01.2024 21:09:09
Harika yine doktürmüasün yüreğine sağlık

Adıyaman

09.05.2024

  • İMSAK 03:40
  • GÜNEŞ 05:15
  • ÖĞLE 12:28
  • İKİNDİ 16:17
  • AKŞAM 19:31
  • YATSI 21:00

"Hakan Berk: Türkiye'nin Sanatçısı ve Siyasi Arenada Ses Getiren Şarkısıyla Gönülleri Fethediyor!"

"Mucize Çocuk Yelda Başaran: Sağlık Mücadelesinden İlham Dolu Bir Yaşama"

Hamburg'da Mahkeme: 2020/21 Yıllarındaki Maaşlar Anayasaya Aykırı

Ekin Akkaş'ın Diyarbakır'da Şarkı Lansmanı: Memleket Sevdasıyla Ongözlü Köprüde Coşkuyla Karşılandı

"Afra Eimsbüttel" Türk Restoranı Açıldı!

DİTİB Erding Mevlana Camii Cafer Kırcı’yla Güven Tazeledi