Serpil ÇALIŞKANOĞLU

Tarih: 10.05.2022 00:15

HAYAL KIRIKLIKLARIMIZ

Facebook Twitter Linked-in

Pir Sultan Abdal’ın şu dizeleriyle başlayalım:
Şu ellerin taşı bana hiç değmez.
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni, beni, beni…
(Pir Sultan Abdal’a atfedilen bu dizelerin asıl kaynağı tartışılsa da ben sözlerin içeriğine odaklandım, gerisi araştırmacıların işi.)
Sizi en çok kim üzdü?
Ellerin taşı değil de dostun gülüdür yaralayan.
Bir gül, insanı yaralar mı?
Yaralar.
En büyük yaralarımızı, hayal kırıklıklarımızı çok sevdiğimiz, güvendiğimiz, değer verdiğimiz insanların ihanetinden, yalanından alırız. Değerli bir cam parçasının elimizde tuz buz olması gibi önce ne yapacağımız bilemez, sonra toparlanmak için uğraşırız.
Olanlara elimizi değil ama yüreğimizi kanata kanata anlam vermeye çalışırız.
Sorular sorarız. Bir türlü yerine oturmaz cevaplar. 
Bu bazen arkadaşımızdır bazen hayatımızın tam ortasındaki kişi veya bir aile ferdimiz.
“Hep mi böyleydi? Biz mi görmedik” diye sorar, bir süre kendi aptallığımıza kızar, öfkeleniriz.
İnanmak, uzandığınız yumuşak tüylü bir halının aniden altınızdan çekilmesi gibi buz gibi bir betonda kalıvermektir.
Bahanelere sığınırsınız inanmamak için. Belki, acaba dersiniz. Nedenler sunarsınız.
Tüm duygular sahnede gösteri yapar gibi gelip geçer.
En son öfke ve hayal kırıklığı kalır.
İnmezler bir türlü sahneden.
Bazen alkışlayan da olur, “Ben sana demiştim. Şimdiye kadar nasıl görmedin? Bu kadar da naif olunmaz ki (Burada içinden ne kadar salaksın demek geçer aslında.). Zaten belliydi bunun böyle olduğu.” denir.
Savunmak istersiniz kendinizi ama gerçekler biraz boynu bükük öylece size bakıyordur ve susarsınız.
MUTLULUKLAR ACILARDAN SONRA GELİR
Hiçbir kelime yetmez anlatmaya.
Güven başka şey ifade eder o zamandan sonra.
Artık elinizi yakmamayı yana yana öğrenirsiniz.
Acılarımız, hayal kırıklıklarımız, kaybettiklerimiz bize hayatı öğretir.
Öyle bir derstir ki bu, direkt sınıf atlarız.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Çizginin diğer tarafına geçmişizdir ve derler ya “Seni öldürmeyen şey güçlendirir.”
Biraz dik, biraz mağrur, biraz alıngan ve azıcık da vurdumduymaz oluruz. Oysa resmin bütününe baksak, bakabilsek…
Yaşadığımız hiçbir şey anlamsız değildir. Üzülsek de içinde bizim tam olarak çözemediğimiz anlamlar taşır. Hayatın her yanını kontrol edemediğimiz için farklı suretlerle karşımıza çıkan insanlardan edindiğimiz bu deneyimler öğrenme sürecidir.
Ben buna olgunlaşmak, diyorum.
Beklentilerden sıyrılınca kendi kendinize yeter hâle geliyorsunuz ve saf sevgiye dönüşüyorsunuz.
Unutmayın, hayatın bize kattığı en büyük mutluluklar, acılardan sonra gelir!
Albert Ellis’in şu sözünü anımsayalım:
İnsanlar ve olaylar bizi mutsuz edemez. Aksine biz onların bizi mutsuz edebileceklerine inanarak kendimizi mutsuz yaparız.
 

 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —