Olcay KÖKSAL


GÜLÜMSE KADERİNE

GÜLÜMSE KADERİNE


Ne çok düşündüm;

Bir lokma somun ekmeğin insanlara nasıl mutluluk verdiğini, firavun sofralarında aç gözlerinin doymadığı insanları, sıcacık gülümsemenin insanı ne denli değerli kıldığını ve sahte tebessümlerin ise kaybolduğunu!

Eşine “Çirkin karı!” diyen adam tazminat ödemeye mahkûm edilmiş.  
Geçen yıllarda da eşine “Sen adam mısın?” diyen kadın mahkûm edilmişti.

Güzel kararlar ama keşke iş buraya kadar gelmeden iş hallolsa ya!

Mesela adamlar, müşteri hizmetlerindeki kadın ile konuştuğu incelikle eşine de hitap etse. Bankadaki kadın çalışanın yanında kibarlaştıkları kadar eşlerine karşı da aynı hassasiyeti taşısalar. Keşke adamların sosyal medyada taktığı maskeler aslında gerçek yüzü olsa.

Mesela kadınlar, saatlerce süslenip çıktığı gezmede olduğu gibi evlerinde de bakımlı olsa. Çarşıda, pazarda nasıl kibarlarsa eşlerine de aynı özenli dili kullansalar. Kadınlar tarafından o kokular, başkaları için değil, eşi için sıkılsa. Kadınlarca misafire kurulan özenli sofralar, aileler için de hazırlansa.

Aslına bakarsanız keşke iş şuraya gelmeden, okullarda gönül dili zorunlu ders olarak okutulsa! İletişim kurmanın önemi üzerinde durulsa. Kendini ifade etmenin incelikleri öğretilse.

Maalesef bazen işler buraya kadar gelebiliyor çünkü kişiler haklı olmaya çalıştığı kadar mutlu olmak için çabalamıyor.
Haklı olmak o kadar önemli ki bizim için mutlu olmanın konforunu ıskalıyoruz gibi.
Kişiler çoğu zaman hayat arkadaşını rakip takımın kalecisi, geçmeleri gereken yarışın atleti, düşman askeri gibi görüyor.
O kadar yüz göz olunuyor ki kimse, kimse için bir şey yapmayı değerli bulmuyor bir müddet sonra.
Gönülden göçüp gidiyorsun da sevdiğin kişi, bohçanın son düğümünü atıyormuş gibi çaresiz ve bıkmış hissediyorsun.
Hiçbir şey için çabalamak istemiyorsun ve evlilik, adı çocuklar için olduğu iddia edilen bir şirket ortaklığına dönüşüyor.
Oysa işler buraya gelmeden önce karısının kilosuna kafayı takmış adam “Hayvan gibi olmuşsun.” demek yerine bir öneri ile gelse hatta ona merhamet ile bakıp gülüşünü sevse, anneliğinden öpse, merhametinden kucaklasa.

Kocasının sorumsuz olduğunu düşünen kadın "Bir işi de düzgün yap." demeden önce bunun başka çaresini bulsa. Bulamıyorsa binlerce başka güzel huyu, başka güzel becerisi için eşine teşekkür etse.
Keşke!
Haklı olmak o kadar önemli ki bizim için mutlu olmanın alnının şakağından vurmaktan hiç çekinmiyoruz.

21 GRAM RUH

Bir yerde zaruret varsa orada saadet bulunmaz. Zaruri bulunduğumuz yer, oturduğumuz masa, muhatap almak durumunda kaldığımız kimseler ve meşgaleler… Gönül zora gelmez, hoşnut olacaksa bu zoraki değil, keyfî veya tercihen olmalıdır.
Bütün dünyadaki gariplere sarılmak gibidir kendi benliğine, kendi özüne, kendi inancına, kendi doğrularına sarılmak.

Allah’tan başka kime sığındıysan boşa yürümüş, boşa koşmuş, boşa yorulmuşsun demektir.
Senin için nice nimetler dürülmüştür belaların en gizli yerlerine.
Üzerine çullanan musibetler arasında sana doğru koşan nice sevinçler var.
Zaman içinde akan hadiselere sabret.
Her işin mutlaka bir sonu var.
Her keder için bir sevinç, her sevinç için bir keder var.
İnsan öldüğünde vücudundan yirmi bir gram eksilirmiş. Belki de öyle bir şey yoktur, şiirsel bir şeydir bilemem.
Eksilen yirmi bir grama ruh diyorlar. İşte tüm ömrün birikimi; gülüşler, kederler, hatıralar ve hayaller.

Hepsi sadece yirmi bir gram.

“Vekil olarak Rabb’in yeter.” der Yüce Allah Ahzâb Suresi’nde.
İnsan eğer gerçek manada teslim olursa Rabb’ine Allah ona yeter.
İnsanı endişe ve şüpheden beri tutar bu ayet.

“Teslim ol, benim hakkındaki muradıma razı ol.” der Yüce Yaradan.
Oysa insanın içindeki kargaşa buna izin vermez.
Allah “Vekilim.” der lakin vekiline güvenmez.
Allah kuluna “Kâfi değil mi?” der ve devam eder.
Sadakat bekler kullarından sadece sadakat.
“Öz güvenleri olsun kendisine, dimdik dursun.” diyedir bütün bu imtihanlar.
Bu sözler insanın içine işlemedikçe kullar kayıtsız kalır.
Demek ki arada sırada açıp okumak değildir marifet, yüce kitabı.
Asıl mana, daima gönlüne bir gergef gibi nakış nakış işlemektir.
Müminler ancak Allah'ın emirlerine uyarsa huzur bulur.

Huzur İslam’dadır.

Huzur İslam’ı anlamaktadır.
Huzur, Allah'a güvenmekte bulunur. Allah'a güven, senin Rabb’in vaadinden dönmez.
Kuyunun yutmadığı Yusuf’u,
Ateşin yakmadığı İbrahim’i,
Bıçağın kesmediği İsmail'i,
Denizin boğmadığı Musa’yı,
Balığın karnındaki Yunus'u koruyan Yüce Allah‘tır.
Tufana da ateşe de denize de hükmeden bir yâr var.
Yârı Allah olan için imkânsız diye bir şey yoktur. Her zaman bir çözüm, bir imkân, bir alternatif vardır.
Elbette her zorlukla birlikte şüphesiz bir kolaylık vardır.
Öyleyse haydi kaderine gülümse.
Gülistan olsun dünya senin ömrüne.
Tekrar görüşmek dileğiyle.
Selam ve sevgilerle.
 

 

Adıyaman

30.04.2024

  • İMSAK 03:54
  • GÜNEŞ 05:25
  • ÖĞLE 12:29
  • İKİNDİ 16:15
  • AKŞAM 19:23
  • YATSI 20:48

Hamburg'da Türk Toplumu 23 Nisan Şenlikleriyle Coştu!

Türk Figüranlar Aranıyor: Ünlü Yönetmen İlker Çotak'ın Yeni Filmi İçin Başvurular Başladı

Hamburg-Jenfeld'de Silahlı Saldırı: İki Kişi Yaralandı

Münih Türk Kültür Merkezi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Tramvay’da Kutladı

9 Haziran 2024'te Avrupa Parlamentosu ve İlçe Meclisleri Seçimleri için Online Oy Kullanma Başlıyor

Çekin Yener'den Arabesk Damarına Dokunan "Devlerin Aşkı" Yeniden Canlanıyor!