“Seçmen, seçme ve seçilmenin bir hak olduğunu bilmiyor”

“Seçmen, seçme ve seçilmenin bir hak olduğunu bilmiyor”

İnsan Hakları Aktivisti Nejat Taştan: “Türkiyeli seçmen, seçme ve seçilmenin bir hak olduğunu bilmiyor. Meseleye bütünüyle tam da devletin ve onun yönlendirdiği medyanın yaratmaya çalıştığı algının penceresinden bakıyor.

2023 Genel Seçimleri, Türkiye’nin ikinci yüzyılına nasıl devam edeceğini önemli ölçüde belirleyecek. Biz de seçimlere kısa bir süre kala, Bağımsız Seçim İzleme Platformu Koordinatörü, İnsan Hakları Aktivisti Nejat Taştan ile seçim ve süreçlerini konuştuk.

Röportaj: Kibar Özkan 

Sizi tanıyabilir miyiz, nasıl bir platformsunuz?

Bağımsız seçim izleme platformundanım. Bağımsız seçim izleme platformu, Türkiye’de insan haklarına dayalı seçim gözlemi yapmaya çalışan bir platform. 2011 yılından beri seçim gözlemi yapıyor ve raporlar üretiyor. Platforma, seçimlerin uyandırdığı heyecana göre 40 ile 50 arasında sivil toplum örgütü katılıyor. Esnek bir yapılanma var, bir izlemeye katılan bir sonraki izlemeye katılmayabiliyor ya da sadece yerel seçime katılan, genel seçime katılmayan sivil toplum örgütleri var. Kendimize ait bir metodolojimiz var. Kimin kazandığıyla ülkenin geleceği bakımından ilgileniyoruz ama seçimi izlerken derdimiz kimin kazandığı veya kaybettiği değil. Seçimlerin uluslararası standartlara ne kadar uygun yapıldığıyla ilgili gözlem yapmaya çalışıyoruz. Birey olarak da insan hakları siyaseti yapmaya çalışıyorum. İnsan haklarını birilerinin vicdanına bırakmadan önce hak ve hukuk yoluyla alınmasını, denetlenmesini önemsiyorum.

Peki, hak odağı, eşitlik, ayrımcılık gibi kavramlara siz nasıl yaklaşıyorsunuz?

Bizim için eşitlik meselesi, bu ülkede yaşayan, yurttaş olan herkesin aynı koşullarda, kendi özgür iradesini sandığa yansıtabildiği bir seçim sürecinin yaşanmasını ve bu hakkı herkesin etkili bir şekilde kullanmasını ifade ediyor. Biz Türkiye’nin seçim sistemine baktığımızda, daha en başından yani seçmen kütükleri oluşurken çeşitli grupları dışlayan, çeşitli gruplar bakımından ayrımcılık içeren bir yasal silsileyle karşılaşıyoruz. Örneğin 60’lardaki mecliste ulusal azınlıkların temsiline bakın, bir de şimdi bakın. Hıristiyan azınlıktan bir milletvekili kalmış. Dolayısıyla bütün gruplar eğer seçme ve seçilme hakkını etkili olarak kullanabilirse daha demokratik, daha birbiriyle barışık bir toplum yapısı oluşur ve meşruiyeti tartışmasız bir seçim sonucuyla karşılaşabiliriz. Maalesef bu yok. Türkiye seçim sistemi, güçlüyü koruyan, dezavantajlıyı yok sayan, güçlü siyasal partiyi koruyan ve onu daha da güçlendiren bir yaklaşıma sahip. Bu da tabii ülkedeki demokrasi açısından da sakıncalar içeriyor. 

Seçim hakkı nedir, Türkiyeli seçmen seçim hakkını ne kadar biliyor?

Türkiyeli seçmen, seçme ve seçilmenin bir hak olduğunu bilmiyor. Meseleye bütünüyle tam da devletin ve onun yönlendirdiği medyanın yaratmaya çalıştığı algının penceresinden bakıyor: Kazanan ve kaybeden olarak. Seçimin bir çoğunluk meselesi olduğunu zannediyor. Aslında bu, doğru değil. Biliyorsunuz ki demokrasi azınlıkların haklarının korunduğuyla ilgili bir rejim. O nedenle bir haktan öte bir taraftarlık, kendisinin oynamadığı bir futbol maçını seyreder gibi sadece seyirci olarak bakıyor. Oyunu kullanıp geliyor, televizyonun karşısına oturuyor ve sonuçların açıklanmasını bekliyor. Oysa o seçmenin gidip kendi oy kullandığı sandıkta sayımları izleme hakkı var. Gördüğü usulsüzlüklerle ilgili ilçe seçim kurullarına müracaat etme, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) sorular sorma hakkı var ama bunların hiçbirinin farkında değil.

Ne gibi seçim ihlalleri yapılabilir?

Seçimlerde şu gibi ihlaller olabiliyor: Olmayan seçmenler yazılabiliyor kütüklere, toplu oy kullanmalar olabiliyor. Sandık sayımları yapılırken, tutanaklar yazılırken usulsüzlükler yapılabiliyor. Birleştirme tutanaklarını bizim gözlemleme şansımız çok olmuyor ama sistem silsile hâlinde bunlara açıkken o kısmın da açık olduğunu düşünüyoruz. Usulsüzlük yapmak için açıkları olduğunu düşünüyoruz ve oradan bakıyoruz. Türkiye’de seçim sonuçlarının netleşmeden bazı medya organları eliyle servis edilmesi de vahim bir durum çünkü bir algı yaratılıyor orada. Seçim sürecinde de seçmen kütüklerinden başlayarak bütün ihlalleri bir yere yazmamız gerekiyor, kaydetmemiz gerekiyor. 

Türkiye’ de oy kullanma hakkı nasıl işliyor, herkes adilce oy kullanabiliyor mu? 

Türkiye’de seçimlerde adil bir süreç işlemiyor. Türkiye’de evsizler oy kullanamıyor, evsizlerin sayısı belli değil. Zihinsel engelliler oy kullanamıyor ama vasilik kararına bağlı olarak bir kısmı kullanabiliyor. Haksız bir tutum var. Tutuklular oy kullanıyor ancak hükümlüler taksirle işlenen suçlar dışında oy kullanmıyor. Oysa AİHM Türkiye’nin aleyhine bir ihlal kararı verdi ve dedi ki bunu kademelendirmek zorundasın. Her hüküm giyeni oy hakkından mahrum edemezsin. Sığınma evlerinde yaşamak zorunda kalan kadınlar da oy kullanamıyor.  Devlet koruyamadığı için oraya kendini kapatmak zorunda kalan kadınlar için bir problem yaşanıyor. Yine çadırlarda yaşayan Romanlar için bir problem var. Mevsimlik tarım işçileri özellikle ürün hasat dönmelerinde yapılan seçimlerde, Urfa’dan, Hakkari’den, Bitlis’ten Karadeniz’e ya da Akdeniz’e tarım işçisi olarak giden işçiler seçim günü ciddi bir masraf yaparak geri dönmek zorunda kalıyor, üniversite öğrencileri de aynı şekilde. Meşru bütün yollar açık olmasına rağmen ben oy kullanmayabilirim. Meşru bütün yollar açıkken seçebiliyorsak bütün toplumu yönetme şansı var iktidarın yoksa aşama aşama bu saydığımız grupları dışarıda bırakıyorsa toplumun bütünsel olarak ürettiği bir iktidardan bahsedemeyiz, bir seçimden de bahsedemeyiz dolayısıyla. Bu basit bir şey gibi görünüyor ancak değil. Türkiye’de yüzde 50+1 sistemi var. Seçime katılanların yüzde 50+1’ni alacaksınız. Dolayısıyla bir tek oyla cumhurbaşkanı seçiliyor olabilir bu ülkede. İki adaydan herhangi biri bir tek fazla oy alarak seçilebilir. Devlet, yaşam hakkını koruyacak, seçme ve seçilme hakkını da koruyacak, bir kişi için de koruyacak herkes için de koruyacak. 

Ülkedeki seçmenlerin büyük çoğunluğunun sandık başına gittiğini görüyoruz. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Seçmenin başka katılım kanalı yok. Türkiye’de kent politikalarını belirleyen mekanizmalara yurttaşın katılımı yok. Merkezi iktidar hiçbir şey sormaz hâlde. Geçmişte ufak tefek kırıntıları vardı. Onları da ortadan kaldırdılar. Çok merkezi, çok otokratik bir yönetim tarzı olduğu için insanlar “Bana bir tek seçme hakkı tanınmış. Gideceğim seçimde oyumu buna vereceğim ve bundan kurtulacağım.” diye bakıyor. Dolayısıyla yüksek bir katılım var. Taraftar mantığıyla gidiyoruz. Türkiye toplumu siyasete katılamıyor, siyaset yapamıyor. Oysa siyasal olmayan hiçbir şey yok demokratik toplumlarda. Kadın hakları, engelli hakları, çocuk hakları, ekonomi siyasaldır. Bütün dünyada da böyledir. Biz de mesela çocuk haklarından bahsedersin, “Bak, burada siyaset yapma.” denir. Aile bakanlığını eleştirirsin, “Siyaset yapıyorsun.” denir. Siyaset yapıyorum, evet. Oradaki aile bakanı da siyaset yapıyor. Aile bakanı gidiyor, açık yargılama yapılması gereken bir dava için yayın yasağı istiyor. Niye? Toplumun haberi olmasın diye. Ben de karşısını isterken siyaset yapıyorum. Ayrıca benim ya da onun yapmasına gerek yok. Konu siyasal. 

İnsan hakları aktivisti olarak Türkiye’deki seçmenlere ne söylemek istersiniz?

Sandık başına gitsinler, herhangi bir partiye oy verebilirler ama oylarına sahip çıksınlar. Şüphesiz iktidar bloğunu oluşturan partiler de seçmenlerden oy alacak. İnsan hakları aktivisti olarak genel tavsiyem şu: İnsan haklarına saygılı, çok basitinden Türkiye’de her gün bir kadın öldürülmeyecek, her gün bir çocuğun istismar edilmemesi için çalışacak adaya oy versinler. Kendilerine insani bir şey vadediliyorsa toplumun yoksulluğuna karşı projesi olan adaylara oy versinler. 

 

   



Hoş Geldin Bundesligaya Hamburg!

Tschentscher'den HSV’ye Destek Mesajı: “Hamburg, En Üst Ligde Yerini Almalı”

Hamburg’da Üç Fidan’a Anma: Deniz Gezmiş ve Arkadaşları Unutulmadı

"Blessin Kararlı: Frankfurt’u Zorlayacak Gücümüz Var"

Bremen’de Kaçak İşçiliğe Ortak Müdahale: Altı Şantiyede Denetim Yapıldı

Minik Kalpler İçin Büyük Kahramanlar: Jenfeld’de Renkli Şenlik

Hamburg Rahlstedt’te Marketin Camlarına Kurşun Yağdı: Polis Tanık Arıyor

Almanya'da mahkeme, AfD'nin "aşırı sağcı" olarak sınıflandırılmasına ilişkin kararın yürütmesini durdurdu

Hamburg’da Çehov Klasiği “Ayı” Sahneye Çıkıyor

HVV’de 3 Bin Kişiye Dilencilikten Para Cezası

80 Jahre nach Kriegsende: Abgeordnete reinigen Stolpersteine vor dem Hamburger Rathaus

Hamburg’da 80 Yıl Sonra Anlamlı Temizlik: Milletvekilleri Stolperstein Taşlarını Sildi

Fransız ve Alman Öğrenciler Bremen’de Tarihle Yüzleşti

Pforzheim Türkspor Tarih Yazıyor: Sarı-Siyah Rüya Gerçeğe Dönüşüyor!

Dr. Peter Tschentscher yeniden Belediye Başkanı

Türkiye, Intersolar 2025 Fuarı'na 94 Firma ile Katıldı

19. Bremen Dayanışma Ödülü Etiyopyalı Aktiviste: Meseret Hadush’a Anlamlı Onur

"Kadıncıklar" Münih’te Sahneye Taşınıyor

Almanya'nın yeni Başbakanı Merz, Federal Meclis'teki zorlu oylamanın ardından koltuğuna oturdu

Hamburg’da 8 Mayıs’ta “Özgürlük, Eşitlik, Dayanışma” Çağrısı

Almanya Başbakanı Scholz için askeri veda töreni düzenlendi

Almanya’da Hessen Eyaleti Bakanı Pentz, AfD’li milletvekillerini yurt dışı gezilerine götürmeyecek

Almanya'da yeni hükümette görev alacak bakanlar belli oldu

Almanya'da "aşırı sağcı" olarak sınıflandırılan AfD, Anayasayı Koruma Teşkilatına dava açtı

Münih’te Göçmenler İçin Yeni Dönem: “Göç ve Vatandaşlık Hizmet Noktası” Hizmete Girdi

“Çeşitlilik Senato Kapısında Kalmasın” Çağrısı: Hamburg’da Temsiliyet Tartışması

Bavyera ile Türkiye Arasında Sağlıkta İş Birliği Görüşüldü

Bundesliga'da Leverkusen puan kaybetti, Bayern Münih şampiyon oldu

Sırrı Süreyya Önder'e Veda

AKM'de Özgür Özel'e saldırı

Yükleniyor